KALDIRIMLARDA KALIVERDİM...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bazen bir yaramız kanar yürekte...O yaşamın içimize yerleşmiş gizleridir...sevgiye, dostluğa, sıcak bir duyguya ihtiyacımız olunca, yanı başımızda olurlar...İşte öyle bir şeydir...
Kaldırımlarda yılgın yürüyorum, Şuursuzca, Tek tek geçtim kendimden ve taşlardan, Ayaklarımla bata çıka sulara, Kapkara kaldırım taşlarını sayaraktan. Ansızın! Bir kara kedi miyavlayıp geçti önümden, Sarsılarak, ürperiverdim derinden! Sert bir rüzgâr çıkıverdi, üstüme! Üstüme! İri iri dolular çarpıverdi başıma birden, Sersemleterek… Başım dolandı, beynim sarsıldı aniden, Eskimi eski, o tatlı hatıralarım canlanıverdi yeniden, Seneler evvelinde ki, çocukluk arkadaşlarımdı, Aklımda yeşeriveren. Ahmet, Mehmet, Aziz sonra Şükrü ve Ali, Birde “AYŞE” vardı... Ah “AYŞE”… Upuzun, sapsarı saçları, yemyeşil o ahu gözleriyle... Gönlüm kanadı, gözüm yaşardı… Özlem içime oturdu, düğümlendi boğazıma, Ayaklarım hatıralara giderken, aklıma geliverdi; Mahalledeki o arsa; Birdirbir, âşık, saklambaç, top oynadığımız, Arsanın ortasındaki “AYŞE” ile sarmaş dolaş olduğum O sadık dut ağacı; Boynuma sımsıkı sarılarak içimi titrettiği, Ben seni çok! Seviyorum dediği, Biliyor musun “AZAP” ben büyüyünce, seni alacağım, Deyişte, utancından kızararak kaçıverdiği... “AYŞE” aklıma geliverdi... Bir anda gözlerim karardı, yürek yandı, O arsaya varmıştı bile, ağrıyan ayaklarım, Derince bir “AH” Çekiverdim! Koskocaman dut ağacı... Ortadan yok oluvermişti, Koca bir çukur açılmıştı arsaya, Soğuk beton yığını duruyordu karşımda, Kalıplar bağlanmış, demir döşenmiş, beton dökülmekte. Hatıralarım birden bire inledi, derinleşiverdi, Sanki aniden, üstü kara bulutla kapanıverdi... Bir bir arkadaşlarım, gömülü vermeye başladı, O beton yığınına, Önce Ahmet, Ali sonra Aziz, daha sonra, Şükrü ve Mehmet Tek tek gömülüverdiler, betonların soğuk koynuna... Gözlerimden kaybolup siliniverdiler, Çıldırasıya haykırdım! Mikserciye dur! Dökme betonu, örtme hatıralarımı diye... Hiç mi hiç, beni görmedi, duymadı niye! Bir tek “AYŞE” em kaldı derken, Oda, usul usul betonlara gömülüyordu, Yaşlı gözlerle, bir taraftan sümüklerini silerekten... Çırpınıyordu... O yemyeşil yalvaran acılı gözlerle... Titreyerek uzattı ellerini, yalvaran sararmış yüzüyle! “Beni al AZAP ne olur”! Diyerek ten... Donup kaldım, tüm bedenimle... Çaresiz! Biçare, Son anda, bana içten gülümseyiverdi, Sevecen gözlerle bana, o küçücük dudaklarıyla, Tatlımı tatlı, “SON” bir öpücük gönderiverdi, Aşkım, canım deyiverdi, Şimdiye dek diline dolanışta diyemediği… Yavaş yavaş oda benden kopup da, Gömülüverdi... Sanki bende onlarla beraber yok oldum... Onlardan, iki kat daha fazla, Yüreğimle, karanlığa gömülü verdim... O anda bende, Çöküverdim, Hatıralarımın bir kenarında, Kendimi buluverdim yalnız kaldırımlarda... Yılmışlığın, o kavuşamamanın ezikliğinde, Acizliğimle, hatıralarıma boynum bükük, Kaldırımlar bende, Ben kaldırımlarda, sessiz zavallı kalıverdim... İçim yıkık, ruhum hicranlarda tümden çökük… Hıçkırıklarla, kapkara o bahtımla yanıp, ağlayıverdim… (18.02.2010)AZAP… |
hüzünler kaldırım taşlarında inlesin usta
tebrikler