YENİ fİDANLAR
Bir Asur tableti
Veya Mısır piramiti Ya da Babil’in Asma bahçesinde Kan tadıydı şarap Ve intikam cinsimde Gül rengiydi. (Her leylek göçer bozmadan yuvasını Bir ben yaktım bütün kütüphanelerini şehrin.) Mağarada ışıksız ve dahi aşksız gecelerim Söz de bütün incilerim Kimi zaman büyücü,kimi kahin Kimi rahip,kimi ozan Hem sırtlanı besledim hem oldum şahin (Gül kokulu medeniyetin sancılı doğuşu damlanın istiridyeye temasıyla başlar.) Sırrını indirip gökten karanlık yüzlerdeki mahrem meraklara Bir hakikatte bin putun direnci Milim milim Santim santim Mevzi mevzi Sandık ki kopacak bütün sıvası Düştükçe yenilendi zihni. Haykırdım Gökler,dağlar ,taşlar yankılandı sesimde İnanmanın huzuru asırlardır aydınlık nefsimde İnsanı yücelten ateş yanar Bahçesinde,çeşmesinde,hanesinde. Yıkandı gökler boydan boya Ve bütün kara delikler girdi hizaya Mana üstünde yorulan bunca kafaya Bir medeniyet algısı, Bir kavram bohçası , Sayıldı mirasa. Dehlizleri Fırtınalı denizleri Ve insan meçhulünün okyanusu Merkezinde evrenin göz bebeği Sen dolduracaktın, senin teşrifin uçuracaktı Gündüzü geceyi. Kabileleri yekdiğeri kaldırdı ortadan İhtirasın cehennem ateşiydi savrulan Ne bayrakları, ne dilleri Kaldı geriye Barış kundakta Doğmayan çocuk dünya yaşında. Bizdik bütün masalların hem üstü hem de ötesi Bize sundular bütünüyle helal Hira’dan süzülen en aydınlık güneşi (Çam ağaçları her son bahar mevsiminde kendinden fazla sayıda tohumu toprağa döker. Her bahar toprak,kendi türünden yepyeni fidanlar sunar.) Sinan YILMAZ |
Alıp götürdü beki hakikatın gizemli ülkelerine
Ve hıradan doğan güneşle açtım gözlerimi
Yüreğin dert görmesin
Selam ve hürmetlerimle