PANZEHIRçöl güllerinde aksini görürdü akrep bir kuyruğu hep kalkıktı kendini sokmaya elinde panzehiri... bilirdi bir gün kendi elinden öleceğini elleri tezek kokan çocukların parmak aralarında yuva yapardı kara/fatmalar ve uğur getirsin diye dağıtılırdı her eve... el/alem ne derse desin… hasır altında çiftleşirlerdi doğaya inat tan doğarken damsız evlerin içinden fışkırırdı hayat ne hatunlar vardı ki gözleri perdeli kader çizgilerini sürmeyle çekmişti gözlerine her güzelin fakir gönlünde zenginlikken aşk on develikti...kantarla tartılıp satılan dikenlerini kendine batırarak ağlardı kaktüs susarken sevda!... ve Körpe bacaklara ağır gelirdi halhal ... sürüklenirdi hayat! Bed/hah çıngırak yılanlarının gece/ senfonisi duyulurdu çöl sessizliğinde bedevi dudaklarında bed/dua ve çocuğun düşlerinde çan sesi olurdu… saltanatı bir taşın altında uzaklardan bakardı kobra gözlüğünü takarak hep ölüm kokusu vardı gece çekince perdelerini…beklemekte bir ölümdü! bir katır eşeğe alıcı gözüyle bakarken palmiye ağacının altında düşlerinin ucunu düğümlerdi fellah kadın başını / gözünü kapardı namert bakışlara ama gögüslerinden asla utanmazdı bir bebeğin cennetiydi o süsler... ressam olsaydım; senin üryan güzelliğini sahrayla harmanlardım göğüslerine hurma ağaçları dikerdim bereket diye maazallah hurma da ne hurma olurdu ve en mahrem yerlerine akrep yuvalarını koyardım simsiyah lekenin etrafında dönerdi çakallar ve kimse yaklaşamazdı kadınlığına…sokardın çöl rüzgarları eserdi ansızın… üstünü örterdi geceleri ! Kamuran GÜNDÜZALP |
Mükemmel bir anlatım tebriklerim gönül dolusu.
Sevgimle.