BENİM
Hasreti yudum yudum içerken bardağından
Eğreti tutan elden yere dökülen benim İki kaşın arası çıktığım ar dağından Bir çift kara göz ile dara çekilen benim Esmer geceye inat kandillerini yakan Zifiri karanlıkta yokuş yukarı akan Yılları ters yüz edip zamana çelme takan Sahraya yağmur gülü diye ekilen benim Kızıl dudaklı yıldız düşer iken kaşına Gökyüzünü güneşsiz sevdayı tek başına Denizi muhtaç bilip bir damla göz yaşına Buluttan telaş ile yere çakılan benim Gıyabına verilmiş bir davayı yürüten Gözlerdir bildiğin o tüm tezleri çürüten Uğrun uğrun yandıkça varlığını eriten Kutsanan nurlu ışık diye yakılan benim Defnedilmiş aşk diye kabrine giden yoksa Aşkı ihbar eyleyen suçluyu güden yoksa Bu kaçıncı davettir icabet eden yoksa Yüreği rehin kalmış kalbi sökülen benim Kokunu avucumda saklayıp gizli gizli Bölünmüş uykularım öksüz düşlere sözlü Sevdayı kuşanırken mısralar mavi gözlü Mızraba hasret asıp tele takılan benim |