CEHENNEMDE YANAR AYRILIKLAR
Yine böyle paslı bir kilitle mühürlü sandıklar hiç kimse yok.
Bir ben kaldım. Çağlardır anlatamadığım sılaya kanayan yüreğimle Saklılardan intikam alırcasına bir mavi güldür artık küsen bülbüle Arkandan gelecek bir ayak sesinde ne kadar sürgündür sonbahar? Yok mudur herkesin bir damarı arasında dolaşan kanı? Hangi susuzluk günahlara kefil olmaz toz olmuşken sözler? Bir uzak şehir hançerleri kanatır küf tutmuş bu sessizliği Bir özgürlük çığlığı koparırken zincirlerden bir halkayı Yine sen düşersin kan çanağı gözlerimden Deli mi ne sana attığım bu kaybolmuş adımlar? Sustum... Cehennemde yanan ayrılıkların sükûtları vardır çünkü; Sadece melekler duyar lal hıçkırıkları Bir gölgeye üşürsün kelepçeler takılı zemherilerde Ve rahimsiz bebek doğurmaya çalışır yalanlar Oysa bu aceleci ölüm yerine bir gelincik tutmalıydı ellerimi Bulaşmasın yüzüme artık bu cesetler Ben hala ay ışığı kokarken sarılmalıyım goncalara Bir müjdeye sarılırken yüreğim gökkuşaklarıyla sevişmeliyim artık. Hadi yazgımı okusana sende İsimsiz bir kabirin duvarına yazdığın Varsa gücün yastığımda ki kokun olsana Ki kırılsa da taze dallar bir ezan okunur yine ebruli matemlere inat Ki ceylanları özler avcılar mutlaka bu saklı ormanda Ki yağmur sonrası açan güneşler daha çabuk kurutur kirpikleri Ki bir avucunda göç tutanlar hep mülteci yangınlara mahkûmdur. İlk ve son nerede? İmkânsızlık nedir ki? Sadece bir garip olmaz da bizlere Sığındım ol deyince olduran doksan dokuz ismine Bekle sustum... Cehennemde yanan ayrılıkların sükûtları vardır çünkü; Sadece melekler duyar lal hıçkırıkları |