Bakma Öyle Çocuk
İstanbul’da bir akşamüstü
İstasyonda bekleyen insanların arasında Alacakaranlık vurdu yüzüme Ayaklarına baktım kalabalığın Yüzlerine baktığımda ürperdiğimden Bir çocuk yaklaştı. Dilinde yalnızlığın titremesi: “Abla bir mendil al..” Bakmadım yüzüne, bakamadım. Ses de çıkaramadım, Sessizliğe sığındım. Bir başka çocuk daha geldi. Onun da dilinde yalnızlığın titremesi: “Abla sakız vereyim mi?” Bakmadım yüzüne, bakamadım. Orada okuyacaklarımdan ürktüm Şimdi hiç sırası değildi!.. Başımı kaldırır kaldırmaz zeminden Göz göze geldim gölge çocuklardan biriyle Hiç değişmeyen yüz ifadesi selamladı beni: Çocuksu.. Ayağının çıplaklığı, soğuktan üşümüşlüğü.. Yüreğimi aynı soğuklukla dağlıyordu!. Koptu işte fırtına dedim, suskunca.. Oysa; Dalları yemyeşildir hâlâ asma yaprakların Kıpırtılı, biraz nemli.. Güleçtir yüzü asma yaprakların.. Çocuk da güleç.. Bakma öyle çocuk cümlesi koptu gözlerimden Olmuşlarla olanlar hep aynı Bilmem kaçıncı kez gördüğüm bir fotoğraf Aynı kederi yapıştırıyor insanlığıma; Utanç!.. Utanç merdivenlerinde İnişlerle çıkışlar arasında Ben-le çevrilmiş bencilliğimde Unutmuşluğumu alıp da yüzüme Peçe yapar örterdim oysa, Gözlerin bu kadar canlı, bu kadar gerçek bakmasaydı. |
kalemin dayim olsun
Tebrikler..