Ve zaman durmuştu!Sanki anlam kayboluyordu Yüreğin ızdırabı hicranı yudumlayarak soruyordu Kim anlıyordu, geriye ne kalıyordu, hasret yeniden yol alıyordu Ve vicdanım sarhoşluğunda muvazeneme bakıyordu, işte bir hal kalmıyordu Henüz umutların takipçisi Hasredilen şevkin müdavimiydi, dur durak bilmezdi Hoşgörü teslim ettiği öğretisiydi, feragat zaten nefesinde atiydi Ne kızmayı ve ne de gücenmeyi hakkıyla becerebilirdi, sadece güler geçerdi Adeta hayat dolu elçiydi Aşk için neler telaffuz ederdi, hayreti mucip biriydi Telaş onun için ferdi, inayetiyle asudeleşen ibretli latif bir kalpti Hani hasreti çekilir, muhabbeti özlenir ya, yaren olmak için sevk edilmiş andı Tevazuu onun libasıydı Edep, yüzünü kızartan, mahcubiyet içinde arlaşandı Tevdi edilen teveccüh karşısında dili tutulur bir şaşkınlık yaşardı Arifin nefesine muhtaçlığını, maarifin servetine açlığını, merakıyla yansıtırdı Her ne hikmetse sabrı Yakut mesabesinde ve edebin kalitesinde aralardı Hani bilirsizce zikredilen kanaat var ya, onun sanatında ummandı Sessizliğinin derinliğinde ne bir yeis bulunur ve ne de keşkeler anlam bulurdu Nedense hicran nefesin Hüzün hevesin, niyet mübadelenin, iradesindeydi Hiçbir zaman çileden vazgeçmedi, öteleyenler için sadece gülerdi Zümrüdün değerini ancak tecrübe ve idrak öğretirdi, merak akıl için verilmişti Kalbinin sesinde yürüdü Vicdanıyla bütünleşen abideydi, lakin çok gizlenirdi Bir avam olarak akseden güzellikti, mahzunluk onunla adeta denkti Masumluk için sarf edilen ve vakfedilen abitti, ölümün letafetinden söz ederdi Korkuları teslim almıştı Hicranın sayfasını şevkiyle aralamış kutlu bir candı Gözlerinin tesiri ne kadar farklıydı, cazibesi yüreği yakan bir ahenkti Şimdi anlatılacaklar sadece bir ibretli hikâyeydi, zira zaman onun için bitmişti Mustafa CİLASUN |