Zaman Makinası...
Ben seni henüz tanımadan sevdim
o yüzden hüznüm ne gelecekten gelir ne geçmişten zaman ne hicridir ne rumi ne de mısır takvminden ürkek aylak aylak gezginiyim sensizliğin... başlangıç olarak Sadık kalmış ocaklar yaşadım mesela Var olduğun sanılmaktan bile ötede değil çağlarında sonra Şubat soğuk olurmuş Ne hikayeler kestim ne şiirler Kömür sobasını tutuşturacak eski gazetelerden Gülüyordu annem Bunlarda mı ona ...Ayşe Fatma dururken Üstelik ben hep on dördünde bilerek yalnız kalırdım ki şubatın Güllerin bir anlamı kalsın yokluğunda Mart... Koç burcu olmama değecek bir iş yapmadığından beri Neden küstah ve bencil yanlarımı duvara tosladıkça Anladığım hatalarıma denk bir bilgeliği Kafa kâğıdımda yaşlanmayı saklayan misyoner bir ölüm hatırlatıcı olunca Her şölen üflemesinden sonraki pastamın içinden Seni getiremeyen beceriksiz dilekler laneti Tek hatırası kalacaktı sanırım yine de yokluğun yaşlanmama değer sayıklamamdı Nisan Ulaşılmaz olduğum zamanlarda Bütün kadınlara Balıklarını kavağa çıkarma yeminlerimi Bir nisanda itiraf ederdim ki anlaşılmazlık kadar yüksekten baktığımda fildişi kulemde rahatlıkla yalnız kalabileyim ve oyalanmalıydıylar ilizyon baharlarımla Mayıs Ah İzmir Tek anlayanım Hani artık Yavaş yavaş martılar azar vapurların Alsancağa gidişine Yavaş yavaş Isınırsın tenimde Boş bir bank ne kadar çapkındır Simit peynir ve çay dekoltesinde Ve üzgün yine saat kulesi Senin varlığını kanıtlıyamadığımdan Haziran Tekne turları pazarlarında Aç kalmış vücutların bayramıdır Gözleme ve Saklıkent sonrasındaki İntihar yamaçlarının paraşütsüz uçurum itilmeleri Her kadın ölümcüldür artık Ve katildir. adını sormadan yatanlar kadar Ucuz otellerin çarşafı Sarhoş sarf ettikleri çocuklarından.. Üstelik bir tek ben ahmak denecek kadar Bir yakamoz bir kıyı bir gitar ve ateş böcekleri Saltanatını yaşardık yalnızlığında Temmuz Mahalleden çocukluk arkadaşlarım evlendi Onlar için gerdek ayı Annem için hüzünlü Benim için mutlu günlerdi Turgut öğretmen Necla hemşire Sürdirek maaşlı olmalıydı aşk Ve ay sonu çifte zafer Necla lise ikiden terk rıza’yı unuttu yedi yıl sonra Turgut frijit Melahat’i ...hala mı? yuh! Bu kadar becerikli olamadığım aylardı Sensizdim Tek becerimdin Ağustos Sen hiç ağustosta Bülent ortaçgil konserine gittin mi Karşıyaka’ da Olmalı mı? olmamalı mı? Ve muhtemelen bütün sokaklarım sana doğru Eve dönüş yolculuğu Ve bütün ele ele olanları haince kıskanmak Ama gözüne girmek isteyenlerden kaçmak Çünkü Sensizlik var Odamda bekleyen Kime ne ...sen yoksan Eylül Yağmurları Islak tren rayları Gittiğim şehirler Sen varmışçasına koşup gelme isteği ama Yoksun Kime ne Çiçekçiler pavyona satsın sevdalarını Ekim Gittikçe yaşlandığımı hissediyorum Bu gün aynada Ceket giymeye de başladım İzmir in zoruna gitti Bana küstü güneşe küstü, Ağladı yağmur yağdı İçine kapandı ben odama Melez çayı taştı Kış geliyor dediler İnanmadım. ama galiba gerçekten yoksun... Kasım da aşk başkadır Düşlerimin bütün fragmanlarını çalar Yaşanmamış aşkların yönetmenleri Sensizliğin el ele tutuşmaktan öte olduğunu Anlatamazlar nasıl olsa Her film sonrası el ele çıkanlara ki Ağlasalar da Benim kadar sevemediklerinden Sevgililer koltuğunda Yalnız kalanlardır hep kime ne sen yoksan Aralık Şişenin dibi göründü Dünya yalancı Yaşadığını Değişiyor hiç bilmediğine Tükendiği kadar seviniyor Tüketeceğine Oysa Sen yoksun İkibin dokuzda Bende bir galakside Senin peşinden Kiralık bir zaman makinesine Önümüzde ki yılı takip et Diyen Bir otostopçuyum bu yüzden hüznüm ne geçmişten gelir ne de gelecekten... takvimden bana ne... |
Nefis bir anlatım.
Biliyor musun, mizahı ve ironiyi beyinde yakalayan bir kalemin yazabileceği bir üretimdi bu..
Senin kaleminde bir farklılık var beni çeken. Sanırım neden, bu yazdığım farklılık. Yaşama, yaşarken
tribünden bakarcasına bakıp yorumlamak özde kendiyle kavgası hiç bitmeyen insanın; barışıklığıdır
kendiyle. Hani çoğu kez kendinden bile sakladığı...
Ve ay sonu çifte zafer
Necla lise ikiden terk rıza’yı unuttu yedi yıl sonra
Turgut frijit Melahat’i ...hala mı? yuh!
..... Dedim ya bayıldım, mükemmel bir alnatım..