Gözyaşı ŞişeleriŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Gözyaşı şişelerini bilir misiniz?
Asırlardır farklı medeniyetlerce farklı zamanlarda, bazen ölünün arkasından dökülen ve mezara gömülen acı gözyaşları için, bazen savaşlara ve uzaklara giden baba ve kardeş için, bazende birgün gelir ümidiyle bırakıp giden veyahut hiç ümit vermeyen sevgili için dökülen gözyaşlarını saklamak için yapılan zarif ince ve ufak kaplardır. gözyaşı dolu olan bu şişeler, sevginin, özlemin, hasretin bir göstergesiydi. Birde güzel hikayesi vardır; Mezomorta Hüseyin Paşa seferden döndüğünde hanımı Hanife Hatun, Hüseyin Paşayı kapıda karşılar. Beklerken biriktirdiği göz yaşlarını Hüseyin Paşanın ayaklarının dibine kapı eşiğine döker. Hüseyin Paşa basmaya kıyamaz ve Hanife Hatun’un elinden aldığı şişeden bir damlayı Hanife Hatun’un yanak üstüne damlatır. Daha sonra ordaki damlayı dudaklarıyla alır. Allah senin hasretini bir daha göstereceğine şu damlaya muhtaç bıraksın razıyım der ve sarılırlar.
Bir zaman makinesinde…
Tarihin tozlu sayfalarında… Hayat buldu bedenim, Anadolu topraklarında. İşte Anadolu’dayım Bir garip mezar başında… Acılar oyulmuş Şu lahit taşına. Acılı ruhlar Çekilirken bedenlerine Birer gözyaşı şişesi Hediyesidir ölenlerine. Kiminin kardeşi yitmiş Kiminin de eşi… Kardeşler, babalar Oğullar arkasından Ağlar yürekler, İspatıdır şu gözyaşı şişeleri Billur gibi yüzeyi solmuş, Acılarıyla beslendiği Gözyaşları dinmiş. Acılı ruhların her biri Bir yana sinmiş. Saklanmaz oldu artık Gözyaşı şişelerde. Kısa süreli hüzünler, Buruşturulup atılır oldu, Kağıt mendillerde. Dejenere olan Hayat değil, bizlerdik. Bir solukluk ömrümüz vardı, Yalanlar içinde tükendik. Sen yine de; Akıt gözyaşlarını yüreğime Gözyaşı şişen ben olayım. Doldur yüreğimi, Gözyaşlarında huzur bulayım. AKYOL |