SUS! AYRILIK DÜŞMESİN DİLİNE…
Gözlerin; bu çirkef dünya’da tek silahım,
Baktığımda bir çift ela huzuru bulduğum. Gülüşlerim oldun ey CAN! Nedenini bilmediğim hüzünler içinde, Sanki bile bile mutsuz olmaya çalışan aptallar gibi Aciz hissettiğimde kendimi. Benden bir adım dahi uzaklaşsan öleceğim sanki bitecek her şey. Ve ilk defa bu denli korkuyorum, Korkularımın içinde büyüyen duygularımla Sensiz kalmaktan korkuyorum. Eski pişmanlıklarımı silip açtığım yeni sayfamdaki en güzel şeysin, Yeni bir başlangıcın önsözüsün sen. Sonu gelmeyen devrik cümlelerimin içinde yeni kentler bulup Sana gelmek istiyorum. Ruhsuz insanlardan, Karayılanın zehri gibi yerleşip vücudumu saran iğrenç ellerden kurtulmak Sadece sana gelmek, sende kalmak, seninle yok olmak istiyorum. İstemem savrulup giden parçalarımı, Başka tenleri ilk ve son dokunduğum ol. Ürkek duruşundan vazgeçip herkese ve her şeye inat tut ellerimi Ve sakın bırakma. Hayatın en zor dönemeçlerinden geçip Bütün zorlukları göze almak pahasına büyüdün içimde. Güçsüzlüğümle sarıldım sana, Çirkef Dünya’ya yağdırdığım lanetli küfürlerimle sarmaş dolaşken. Yeni bir başlangıç çizgisi oldun hayatımda, varoluşu, yaşamı sevdirdin. Tanrıya inandırdın ve Tanrıyı sevdirdin Her şeyden onu sorumlu tutarken. (Seni yok saymak kâinatı, varoluşu yok saymakmış Tanrım!) Pişman medcezirlerimin çığlıkları yükselir şimdi, Kanadı kırık bir tebessüm olur isyan ettiklerim. Sen yokken bile yanımdasın aslında, Çünkü sen artık sen olmaktan çıkıp, ben olmaktasın. Sus ey CAN! Ayrılık düşmesin diline, Bizim saydığım mavi, şarkılar, sokaklar, yakamozlar yetim kalır, Ziyan olur kutsadıklarım. Yetmez bu dünya, bu şehir sığamam; Ufkun ötesine düşer gözlerim. Bırak insanlar istedikleri gibi yargılasın bizi Ama sen olduğun gibi kal, benim kal. SUS CAN SUS! AYRILIK DÜŞMESİN DİLİNE… LALE ÇUYRAK |