ESKİ AYAKKABILARIN DANSI
Küçücük bir dükkanda,
Koca yürekli bir adam, Etrafta darmadağın, Eski ayakkabılar, Kim bilir ne acılar yaşadılar, Kim bilir kaç sevgilinin omuzuna yaslanıp, Dansettiler. Kim bilir kaç sevgilinin elini tutup, Aşıklar parkına götürdüler. Kim bilir kaç sevgiliden ayrıldılar, Bu eski ayakkabılar. Usta onları yenilemek için, Bütün gücüyle vurur çekicini, Bu içi geçmiş, Derisi yıpranmış, Yırtılmış ayakkabılara, Küçücük bir hayat vermek için, Var gücüyle vurur, Vururken dudağında , Sıla kokan, Hasret kokan, Gurbet kokan, Yar kokan, Bir türkü. Ve ağzında en ucuzundan bir sigara, Dünya kadar, darmadağın hayaller, Alır gider, Sigarasının dumanında kaybolur hayalleri. Yerleri aşındırmış, Anılardan incelmiş, Eski ayakkabılarla dans eder adeta, Vurur çekicini, Ayakkabıların ökçesine, İçeriyi bir bali kokusu sarar, Sigara dumanıyla karışır gider bu keskin koku. Bu yüreği kocaman, Yorgun adamın içi sızlar, İnsansızlıktan, Şükreder yine de her akşam evine dönerken, Aldığı tek bir somuna. Fazlasını istemez bir selamdan, Sıcacık bir sohbetten başka. Türküsü doldurur yeniden odayı, Oradan buradan, Bir çok şeyi bir anda düşünür, Bir çok şeyi bir anda özler, Bir çok şeyi bir anda ister, Bir anda vazgeçer. Çünkü bilir hiçbir düşü sabaha olmaz, Dünya kadar hayalleri ceviz kabuğunu doldurmaz. Sarılır eski ayakkabılarına, Sımsıkı, Dans eder, Ve eski ayakkabıların dansını seyreder, Gözündeki son damla yaş düşerken. ONUR SANCAK |