ARTIK SENİ SEVMİYORUM!
Sekiz yaşında merhabalaşmıştım ilk kez dolmakalemle,
Hokkama bandıra bandıra döküyordum çalışma masamın üzerine. İlk yediğim azarlar değildi annemin anlamsız söylevleri, Son yazacağım günün heyecanını kuruyordum yumruk kalbimle. Kollarımla göğsümü kafeslemiş; Vaveyla’mla dertleşiyordum.. Komşularımın hediye kitaplarını satıyordum eskiciye, Hasılatı kaleme yatırıp; faizi çeviriyordum işkencelerime, Har vurup harman savuruyordum yüreğimdeki Vaveyla’mı.. İlk rezilliğimi babam alkol komasına giremediğinde yaşamıştım, Yardım eylerdi ablamın çığlıklarıyla kahvedeki amcalar.. Kaldırımlarda uyumaktaydı gençliğini kaybeden kahramanım, Duş alması gerekiyordu; korkudan çamaşırlarına işeyen korel. Sınıf takımına alınmamıştım ve bir köşede soluyordum hamburgerimle ayranımı, Soluyordum gecelerin anlamsızlığını balkonumda ciğerime ciğerime, Eve gidişleri sokakların kısalığı ve bolluğuyla geçerken; Balkonumdaki muhabbet kuşun çığlıkları beni eve çağırmaktaydı; sokağın köşesini dönerken.. İlk kitabımı nefta bolluğundan yırtıp atmıştım ben, Babamdan öyle görmüştüm okuduğum kitaplarımı yaktığında.. İlk nefretimi o zaman kazanmıştım yumruk kalbimle, Çünkü büyük yumruklarını konuşturuyordu anneme babam.. Çizgiyi belirleyip yalvarıyordum yorgan altı ağlayışlarımda, Yastığıma sürten kirpiklerim yağmurla sevişmekteydi.. Amerikan traşlı saçlarım ıslanırken yastığımdaki denizin mehtabında; Üşüyüşlerim gece yarısı örtünüyordu babam tarafından sessizce.. İlk tokat yediğim karanlık değildi o gece, Buna rağmen ağır gelmişti çivilerin bile korktuğu tokatı, Dudaklarım ıslak değildi; yine de beddua tükürüyordu; Sabah polis amcaların beni uyandıracağına ihtimal vermeden.. Annemin çığlıklarıyla refakat ederken hastane hollerine, Fedailer hazırdı kız kardeşimle yüzümüz gülsün diye, Nakte azımsızlık ve sohbetlerimin ihtiyacını O karşılıyordu, Vaveyla’m beni yalnız bırakmıyordu yine yoğun bakım kapısında.. Okşuyordum elini; gözünü; boynunu; gönlünü.. Mosmordu her bir tarafı; beddualarım kızartmıştı gözaltlarını.. Yalnız bırakmıyorlardı kimseler beni; birşey yaparım diye.. Beş dakikalık ziyaret bitmişti ve volta atmaktaydım Vaveyla’mla hol boyunca.. Herşeyi sindirirken yine kör bir çocuk gibi, Ağlamayan adam ünvanını almıştım aftoslarımdan.. Hiçbirşeye dert kazandırtmayan bir ilahi gibi, Ne olacağını tahmin ediyordu yumruk kalbim.. İntihar eylediğinde melekten bozma şeytan; Nankörlüğünü öne atıp beni geri atmıştı bir köpek misali.. Tüylerinden arıann pireleri sütüne dökmek üzere kalkarken; Edepsizliklerine bir bir tanık olmuştum iftira mahzeninde.. Zaman kaybolurken dünyada; Küçük kolsaatimde tıkalı kaldı bahsi geçen zaman, Yağmur ilk defa ufalandığında Rad’da; Göz yağmurlarım kurudu diye ilk sigaramı yakmıştım. Her bildiğimi anlatmak bildiklerim, Her sevdiğimi bilmez sevdiğim.. Kimi sevdiğimi bilmez sevdiğim.. Onu sevmediğimi bilir sevmediğim.. Fakat ben seviyorsam seviyorumdur; buna eminim.. Vurdum duymaz tavırların iftiralarınla birleşirken hiç mi acımadın? Bana söz hakkı vermeyen bir hakimdin madem de; ne diye infazımı vermedin? Öldürseydin beni Vaveyla; idam etseydin ya! Bir kaç saniye acı çekip cennette seni beklerdim! (huri kızlarından sakınmış olmalısın beni) Aşkta şeriat eyler eazim-i udeba’n.. bilirsin.. Şeriata ilahiyatı mutluluk eyleyen gözlerim ellerini okşarken; Edebi’yat haznem senden oluşurken ve sade seni mehv ederken; Nasıl olur da o elini tutan başka bir eli kırmak istemem ben rayihana güzeli? Flörtlere kayıt olmak lazım geliyor da madem; Ne diye söz vermiştin bana.. -ki beni postalarken bakmamıştın yüzüme.. Sana yalvarırken af dilemişti korel mehv eylerken ıslaklığı, Mutlu gününü düşünmüştüm ben yine.. seni mutlu görmek dileğiyleydi davranışlarım.. Çok üzüldüm ben.. Çok ağladım.. Çok acı çektim.. Çok yalnız kaldım.. Çok aldandım.. Çok güvendim.. Çok üzdüm seni.. Lakin ilk defa bu kadar aşık ve pişmanım.. Tek pişmanlığımsa seni unutmaya çalışmam başkasıyla.. E bunu da sen istemedin mi benden be rayihana güzeli? Bunu da sen arzu etmedin mi arzuhalinle verdiğin kargoda? Senin dudakların tükürmemişmiydi nefretini bana? Bir daha tutmayacaksın elimi dememiş miydi o taptığım dudakların? O taptığım göbeğini hiç mi sızlatmadı yüreğin? Hiç mi, küçücük de olsa bir vicdan duygun sızıntı yaratmadı mı su kuyumuzda? Çok saol kaddahım.. Yarattığın en güzel ebruliyle içtim dün gece şarabımı, Mahzenimizde birikiyor evlilik hayalimizin ölümlü kan şarapları.. HEr zaman düşledim gerçeği ve gerçekleşti tahminlerim, İlk defa kapadım gözlerimi de öyle direndim gerçeklere, Neden yaptığını çok iyi biliyorum nankörlüğünü, ve Neden yaptığını çok iyi biliyorum nankörlüğünü, Neden taptığını çok iyi biliyorum ayrılığımıza, ve neden taptığını çok iyi biliyorum ayrılığımıza..! Bunu neden yaptığımı da çok iyi biliyorsun rayihana güzeli? Seni sevdiğimi kaç kez tekrar ettim ama anlamadın.. Kokundaki özlemin derya alevi yakarken elmasımı, Nişanemin firavunu duygulanmıştı merasim selinde, Duygu selinde gamgüsar tohumları intihar etmişti fincanımdan, ve yazmakta olduğum kitabın sahibesi sen iken.. Sevmek; dişte altın kabuk misalidir.. Birşey yerken acı verir! Sen yokken başkasının olması acı verir ve feda ettirir yalnızlığı.. Bıraktırır bana insanlığı ve döndürür Vaveyla’ma geri.. Sen defol demeseydin; nasıl unutmak isterdim rayihana kokunu? Sor bi bana? Ama sormazsın sen; kaçarsın benden.. Kaçarsın gerçekleri göreceğin gözlerimden.. Bu kadar acuze bu kadar acımasız olduğuna inanamamaktayım. İnanamamaktayım rayihana özlemimin gerçekliğine.. Tango hayalimden vazgeçmeyeceğim kır düğünümüzdeki, Hollywood törenlerimizden vazgeçmeyeceğim kırmızı halıdaki düşlerimizi, Senden vazgeçeceğim ama, çünkü artık seni sevmiyorum, Ben hala Vaveyla’mı seviyorum.. çünkü sen öldürdün harflerini.. Mutlu ol-muş.. yüreğime su serptin be rayihana güzeli.. ... 15 Aralık 04.56 Nefta gecemdi.. © Eray DEDİK |