BÖYLE HİKAYELER
Sen; aç, tok yat senin sorunlarına eğilmez,
Beş, on kuruş şu garibime vereyim demez, Kapitalistlere yaranmak için çalışır, durur, Fakirin sofrasından bir lokma bile yemez. Her gün zehirli ekranda alternatifler sunar, Kendisini dünyanın en çağdaş insanı sanar, Hak ve hukukunuz bu mu? Yoksa sustu mu? Adaletiniz Müslümana gerçekten küstü mü? Yeter artık! Akletmenin zamanı geldi, Hakikatler, ortaya çıkınca küfrü deldi. Tarihi gerçekler batılla susturulamaz, Bu millet yalanlarla asla kandırılamaz. İnsanoğlu, taşları bile yese doymuyor, Yiyor, içiyor ama rızka kanaat etmiyor, Taşları, toprakları niçin yediği sorulunca, Bu çağdaş düzende yaşamak zor diyor. Müslümanın yarası gerçekten feci kanamış, Aç kalacağım düşüncesi beyinleri onamış, Zalimin işidir, yüce Rabbi hep inkâr etmek, Hakkı bırakıp da şeytanın yolundan gitmek. Cebinde para pul kalmamış metelik dahi, Bulmaya çalışıyor, kaybettiği eski refahı. Boşluk denizinde hep yüzüyor durmadan, Yok olup gidiyor, hedefine hiç varmadan. Evlatlarım ne giyecek, yoktur elbisesi? Babamın mülkü yoktur verecek hissesi, Mal, mülk sahibi unutulmuş bilgisizlikle, Ölüme bir adım daha atılmış çaresizlikle. Çarşı, pazar, market olmuş ateş pahası, Bunlar ne ki kardeşim dahası var dahası, Satıcının yanından geçer boynu bükük, Çarşıya bile çıkamaz; üstü, başı sökük. Zengin, zenginleştikçe zenginleşir durmadan, Rahat oturamaz, fakirin bedduasını almadan, Anlatılır insan hakları, evrensel beyannameler, Bizim memlekete uğramamış, böyle hikâyeler. 1993/Konya |