YAŞLI BAKMAKŞehrin yüzü, çoktan eskimiş gözlerimin kızıllığında, Yaşlanınca anladım köhneliği, Baktığım her yerden, bir çizgi daha yapışıyor yüzümün nasırlarına, Tutmak istediğim her dal, benim gibi kuruyor. Yaşlı bakıyorum bir göz çalımlık geriye, Aziz nesin geliyor hatırıma, Boş gecen yıllarımı, onun yüzdesiyle hesaba çekiyorum. Yetmiyor, bir sebep daha arıyorum yılların hezimetine, Bir sebep ki tüm ömrümü özetlesin Üzerimden akıp giden aşkların karasını, azda olsa temizlesin Sayfalar dolusu hıçkırığı bir kap da biriktirsin, Doldursun, doldursun, Ve hiç tatmadığım, bir çift gözle son bulsun çizgilerim. Sarının bilmediğim ne çok tonu varmış dışa yansıyan, Ben mevsimlerden bilirken, bir yüreğin en kırılgan haliymiş Koskoca dedikleri hayat, nedense bir renkte toplanır hale gelmiş. Hayatın bilmediğim nice yüzü varmış, Nice mişler, mışlar art arta sıralanmış Çıkarsızca yaptığımız tek şey kötülükmüş meğer birbirimize, Tohumunu ektiğimiz ekin, nefret olmuş, dal budak sarmış kalplerde. Yaşlanmak güzel şey bu yüzden, Son olanı kestirebiliyorsun. Yaşamı karşına alıp izleyebiliyorsun, sana saplanmadan okları, Bir sanatçı gözüyle İstanbul’u seyretmek gibi hissediyorsun, Bir ringde dövülmenin, son raunduna gelmek gibi bekliyorsun, Veya havlu atmak, son nefes gibi. Yaşlı bir yürekle, artık insan olduğunu hissetmek son duraktan az önce. Artık yaradılışın nihayetine erip, bir çocuk gibi hiç bir şeyden korkmamak, Yaşlanmak, gözlerimde eskiyen bir var oluştan öte geçmeyen. Ünal 07.10.2009 |