Sur Kent li KadınEn çok bana beziyordun çatık kaşlarınla Bu şehre benzediğin gibi; savruk, yangın Hiç kimseye yakışmamıştı bu şehir Sana ve bana yakıştığı kadar Bu şehre benziyordun; gururlu, onurlu, asi duruşunla Bir yanınla yıldızlara şarkı söyleyip Bir yanınla tuz basıyordun yaralarına Taş duvarlarla kapatmıştın her bir yanını Sırlarını içinde taşıyordun En çok bana benziyordun; sürgün yanınla Kimselere göstermiyordun yürek göçlüklerini Güneşli bir günde yağan yağmur gibi Gözyaşlarını saklayıp gülüşünü üflüyordun mehtaba Anıların ortalığa saçılmış, topladıkça yaralanıyordun Vuruldukça yüzbin yerinden kanatmıyor, içinde saklıyordun yaralarını Bu yüzden hüzünde yakışıyordu sana gözyaşıda En çok bana benziyordun nasırlı ellerinle Dişinle tırnağınla yapışmıştın hayata Ne çok yakışıyordu sana lekesiz kavgalar Özgürlüğü seçmiştin, mutluluğu avuçlamıştın sımsıkı Sur kentli sur bakışlı kadın İkinizin de acıları kalbinizde; özgürlük şarkısı dilinizde En çok sana benziyordu bu şehir Sende bu şehre; Aşk yakışıyordu size Hayallerini çiziyordun Dicle ye Fırat a Şarkılarını söylüyordun munzur a, Munzur benim kirvem olur kime ne İkimizin de elleri açılıyordu tanrıya Yağmurlar yağıyordu bu şehre sen gidince Ben kirpiklerinden düşüyordum sessizce Karanlık gecelerde acı düşüyordu kalbimize Sen gidince kar yağıyordu Ve ben saçlarına tutunamıyordum güneşin Gelin telleriyle süslenmiş kınalı elleriyle Testileri kırmak için bir gelin seni beklemekte Bilirsin en çok bize yakışırdı bu şehir asiliğiyle Giyiniyordum bu şehri üzerime üzerinde kirletilmiş kan lekeleriyle |