DÜNDEN SONRA
Gökyüzü mavi mi?
Mor mu? Anlayamıyorum rengini! Güvenemiyorum maviliğine, Akşamın morluğuna, Sabahın kızıllığına… Güneşin doğuşu bile yalancı… Zamansız bahar gibi! Dağlara güvenirdim Köroğlu gibi… Sığınacak kale bildiğim, Arkamda güç bildiğim, Ak saçlı ihtiyar dağlar; Sus pus olmuş, İçine gömmüş hüznünü… Geceler kalleş, Kini varmış geçen zamanlardan düne… Yollarda adım başı tuzak! Yıldızlar kayıyor birer birer gökyüzünde, Yok oluyor, uzayın kozmik karanlığında… Ve sabah olmadan, Siyah bir tül perdelerken karanlığı, Yalancı olduğunu anlıyorum, Güneşin doğuşunun, Dünden sonraki güne… Nehirler çağlamıyor, Suları buz tutmuş, Taş kesilen yürekler gibi, Durdurmuş akışını. Sanki başlangıcındayız buzul çağının… Unutulmuş ağıtlar, Kaybolan bir boyutta! Ağlayan toprakları, Şehitler teselli ediyor Özgürlüğe veda ederken insanlar… “Aydın” sözcüğü, Anlamını yitirdiği için, Sözlükten silinmiş. Yerini, Anlamını bilmediğim, “Yalakalık ve dalkavukluk” sözcükleri almış. Ve dünden sonra, Örümceğin ağında sevişirken Akrep ile yılan! Akrebin kıskacında, Kin kusuyor yalan… |