Ahlâk
Sağ tarafta bir gül, solunda bülbül
Kara kış bile, selâm der ahlâka Kurumuşsa güller, susma ey bülbül! Her akşam merhaba, çeker ahlâka Vay be, sen’misin, ben’miyim, yabancı? Varmı Kâinatta bilmeyen sancı? Kaşlar ve gözler, ah aşka inançlı Dereler, şelâle akar ahlâka Meşale sanki, şu insan bedeni İç kesesi dolmaz, çoktur gideni Akasyalarda yok ki kış çiçeği İnsaniyet namına, gel ahlâka! Ne kadar yürek yandı, kül toz oldu Dağ ateşlerine çamur yol koydu Akıntı, tuzlu kokularla doldu Sinmez ki vahşete, dönen ahlâka! Ciddiyetle uğraşan, verir hakkı Medeni mi, o dişsiz cadı aklı? Düşüncelere felç gelir, hep saklı Hatıradan ihanet, yok ahlâka O canım Atatürk, uzaktan bakar Maneviyatı, kime rozet takar? Cahili çıkar be, cahili çıkar! Can havli ödünç, giremez ahlâka Dili’yle çelik-çomak oynar önsöz Onda manalar der ki: Gel beni çöz! Her yeni doğan günden, bekler bir söz O yanan mum, teşekkürdür ahlâka Size ve bize, ay-yıldız görünür Göklere çıkan, kimin ürünüdür? O hayal değil ki, gerçeği görür Eziyet çölünde, yanar ahlâka Adam ne asi ne de bir şeye kul Mezarda ne gerek insana okul! Orada ibadet kimlere menkûl? Böyle saçmalar, yakışmaz ahlâka! Bizim Soğanlıkta sarmısak satar Karpuz isteriz, bize kavun katar! Vay! Din fahişesi, doğuyla yatar! Hasretler körükler, vurur ahlâka Bilgiye dargınsan, yuh olsun sana Yobaz! Senin neyin benzer insana? Tövbe-estağfurullah, de bu cana Güzel fikirler al da, ver ahlâka © 2011 - Tacettin Fidan |
"Patlıcan oturtma"