HÜZNÜMDE DEĞİL EN KUYTU DUYGULARIMDA SAKLIYORUM SENİDışarıda kar başladı kimbilir hangi trende hangi sevgili / sevdiğini yolcu etmekte her sözcükte bir liman dağıldı bulutlar aktı gitti yaşadığım iklime aynı hüzündü gördüğüm öylesine tanış öyle derin sensizlik seni düşündürüyor hüznümün bitmeyecek akşamı aşkın kanayan yüzü bu adının bittiği yerde virgül koymayacağım seninle bütünleniyor bir yanım bir yanım tükeniyor özlemle kaç imgenin ipini çektim darağacında sevgiyi yaşamak isterken yaralandım ürktüm yalnızlığımın sularında hayalini yüzdürüyorum ürpertiler içindeyim fırtınalar girdi uykularıma bu belki bir günün solgunluğu belki yıllar sonra gelen yeni bir sayıklama bitmeyecek içimdeki çöl susuzluğu duyguların dokundu duygularıma şimdi içimde iki şehir biri yalnızlık yüklü ötekinde sensizlik ve gidişinden kalan boşluk koyu bir zehir koruyorum köprülerden geçerken yıkılacak diye geçeceğim elimi tutacaksan özleyeceksen beni öylesine özledim ki özlenmeyi geceyi yeniden sevdim seni bende bıraktığı için sana gelmenin dönüşü yok her şarkı seni bana taşıyor kendimden taşıyorum sözcükler taşıyamıyor bizi özlemine sığındım orada yaşıyorum canımda seni duymasam kör kuyuya düşeceğim bir daha yalnızlıkla barışacak gücüm yok sevgine sarılıyorum içim üşüdükçe bir çocuğun hüznüyle seni sevmek yaşatıyor beni sende kaldım gidemem ki Gülderen canyurt |
İçeriğinden bahsetmiyorum.
Yazım tekniği, diye bir şey var ise; işte o tekniğe bir gönderme var!
Arif olmadık amma zarif imalara karşı da kör değiliz.
Şiirin yazılışında bir şikâyet var göze batan.
Bakınız, hiçbir tane noktalama işareti görüyor musunuz?
Yok!
Niye?
Bu kadar uzun bir şiirde en azından dizelerin anlam bütünlüğünü toparlayan bir yerde hiç mi nokta ya da virgül olmaz!
Olur; ama olmamış işte!
Bilinçli olarak yapılmış bir çalışma bana kalırsa.
Mesela…
“öylesine tanış öylesine derin”
bu dizedeki benzetme yinelemesinde, “öylesine tanış” dedikten sonra ya bir virgül konulmalıydı ya da devamı olan “öylesine derin” diye güçlendirici dize bir alt satıra alınmalıydı.
Veya son dizede.
“sende kaldım gidemem ki” derken, hüzün veya şaşkınlık belirten bir ünlem işaretini edebiyatla uğraşan birinin esirgemesine bir anlam vermek kolay mı?
Şiirler sadece içeriğiyle değil, tekniğiyle de değerlendirilir.
Anlatım gücüne söyleyecek sözümüz elbette olamaz! Ancak anlam bütünlüğünü salt okurun anlayışına sunarak noktalamasız bir şiir şekli (şahsım olarak) her zaman güdük bir şiir olarak bende yer etmiştir.
Ya dizelerle bölersiniz ya da yukarıda örnek olarak aldığım dizedeki gibi vurgu pekiştirmelerindeki yinelemelerin arasına bir virgülü koyarsınız.
Sanıyorum ki bu noktalamasız şiir, dikkat çekmesi için bir uyarı niteliğini taşıyordu.
Eğer sandığım gibiyse boşuna bir çabadır sizinki hanımefendi!
Çünkü, bunlara önem veren pek çıkmaz şiir yazanların küçük gezegeninde.
Bu gezegen öyle bir uydudur ki! Her zaman sahte bir güneşin etrafında dönüp durur.
Uyurgezer olmak gerekir bu şiir dünyasında!
Yoksa anında “şiir bilmez bir çerçi” damgasını yersiniz maazallah!
Ben şahsım olarak bu terbiyeyi aldım.
O yüzden ne imla tartışırım ne de teknik!
Zamanında yazdık, ağzımızın payını da aldık!
Sandık ki ortada bir sandık var; herkes birkaç şiir atacak oraya…
Ama usandık hanımefendi, usandık…
Şiirinizin içeriğine sözüm yok!
Noktalamasız bir şiir için de söyleyeceğimi söyledim zaten.
Saygılarımla.