BAHAR VE YALAN…
hüznümün
tutsağı, her defasında gerçek zannedip aşklarımı küllendirdiğim bahar; tutkumsun, turuncum, masumluğum lakin sonumsun... kaç zaman bekledim seninle ve beklenmeyen ölümümle yüzleşmek uğruna… hasretle kucak açıp kaçında yanıldım. yalancıymışsın meğer, anlamadım... baharın yalancılığına inat açan erik çiçeklerinin yalnızlığı gibi ürperen yalnızlıklarımın beklenen ölümlerimin mevsimi sessiz ve sevimsiz kış hoşgeldin... takvimlerin turunculukları silinmiş, kaldırım taşlarına bile gri hüzünlerin bulaştığı büyüklüğü ile gökyüzünü dahi göstermeyen cumbalı evlerle dolu sahil kasabasına gömüldüğüm mevsim, unutulduğumun tanığı ‘’ocak’’ hoşgeldin... bulunduğum yerden görebildiğim ise benim gibi uzaklarda çürümeye terkedilmiş, burunlarını açık denizlere çevirmiş sahil boyunca yalpalayan gemiler... o ilk ocaktan beri kim bilir kaçıncı gemi karşıladığım ve kaç gemi daha var içinde olmak isterken ardından el salladığım... ne kaptanı olabildim geminin ne de faresi... ne ilk ne de son terkedebileceğim tek yer ise sonsuzluğumun mekânı... mabedim... izmir , 10/01/2007 |