AĞLAYAN VE AĞLATAN ŞEHİR...
Hülya TAVASLI’ya ithafen...
seninle belki bir gün döneriz “eski”lerden aklımızda kalan çocuksu şehrimize. “eski”lere alışık olduğumuzdandır belki de dönüşümüz, yen içinde kalan kırık kollarla dolu bu şehre... “eski” şarkılar söyleriz, şehirdeki yalnız gemilere inat... o gemilerde biz de olmak isteriz, sadece yalnız bırakmamak adına. en zor şartlarda bile sacayağını kurmamız yalnızlığa alışamadığımızdandır aslında... bir zamanlar her şeyimizle bağlandığımız, arkalarından ağladığımız “eski” aşklarımızı unutamadığımız gibi, arkamızdan ağlayan şehri de unutamayız hiç. ondandır nereye gitsek vazgeçemediğimiz “eski”lerimiz gibi, hüzünlü şehri de götürürüz beraberimizde. kim bilir kaç zaman hayatla bağlantısını koparırcasına balkonu, büyük camlarla kapatıp önüne koyulan birbirini tanımayan iki koltukla ıssız ve sonbahar hüznü çökmüş başıboş sokaklarına bakarız bu şehrin. ve kim bilir kaç kere yıkıp yeniden kurarız kafamızda. kaç kere terk etmek isteyip, küsüp utangaç tavırla geri döneriz. şimdilerde ise benim her sabah alacakaranlığında efkarla uyandığım bu yeni şehir aslında “yalnızlığımın başkentidir”. firarımdır; çıplaklığım, gurbetim, hüznüm, hasretim... bu şehrin gökyüzünden soğuk duşlar gibi ürperdiğim, kıyasıya nefret ettiğim, kara bulutlar diyarında deniz olmadığını bile bile deniz kızımı, öz’ümü, umarsızca aradığım, sevdiklerim hakkında kanserli bir hücre gibi içten içe yayılan, durduramadığım kuşkularım. ....................... ....................... ....................... ben yeni şehre alışamadım, tıpkı senin gibi... ..................... .................... ..................... ve belki bir gün döneriz “eski”lerden kalan ağlayan ve ağlatan, ait olduğumuz şehrimize... ‘izmir’e... umut’umuzu kaybetmemek dileğiyle... ankara , 10/ 08/ 2006 |
kim bilir
kaç
kere
yıkıp
yeniden
kurarız
kafamızda.
kaç
kere
terk
etmek
isteyip,
küsüp
utangaç
tavırla
geri
döneriz.
her bir dizeniz ayrı anlamlar barındırıyor içinde hissedip yazan yürege kocam sevgiler
kutluyorum