YIRT SENDE...
YIRT SENDE
Seher vakti camlarda buğulu tanecikler, Yüzeyden aşağı bir aheste akıyorlar. Renkleri belirsiz sıra, sıra tepecikler, Gündüzü karşılarken, ovaya bakıyorlar. Gecede kaybolurken yıldızlar birer, birer, Uyanmışlara selam veriyor seher yeli. İnsan ve kâinat seherde hepsi beraber, Başları okşar gibi, sanki bir şefkat eli. Öyle bir anki; zamana vurulmuş kelepçe, Manzara, durmuş beynimde sanki bin yıllık yol. Hatıralar bile terk etti şu an kalleşçe, İstemem asla şimdi beni sarmasın bir kol. İnen suyun armoniyi andıran şu sesi, Ruhuma huzur dokunuyor aç pencereyi. Gün ışıklarının arza dokunan busesi, Yırt sende hakikatle arandaki perdeyi. Nokta kadar göze sunulan dehşet tasarım, Tablonun ressamı görünmezde, bilinmezde. Sersem bir tesadüfün yalanına şaşarım, Şu gözümün bebeğinde yazı silinmezde. Ay halesiyle kaybolurken ufuk hattında, Gelen güneşle birlikte nöbeti değişir. Kim bilir hangi diyar şenlenir mehtabında, Gece ile gündüz bu saatlerde sevişir. Küçük pencereden görünen büyük kâinat, Sabah çizgisiyle öpüşür yeşil yapraklar. Bu ne büyük merhamettir yeryüzüne kat, kat, Çalı dallarında ötüşür küçük kanatlar. Ey gönül, çekil artık pencereden içeri, Şu kâinatı ahengiyle baş başa bırak. Nefs ve şeytan ikisi iflah olmaz serseri, Artık yudumla bir bardak çayı oturarak. 25.10.2009 Jale KESKİN/İSKENDERUN |