OZON tabakası
gökyüzüm aklını kaçırdı,
uçan balonları bileğimde, nabzımı tutup kaçmak istiyor aşk, ölü mevsiminde... ışık hızı ses hzını geçtiğinde, bulutlar çarpıştı, en çok da ben ağladım, ahmaklığım ıslandığında, her hava muhalefetinde, yıldırım, düşürme sakın aşkımı dillere, .... kıyılmasın yazıktır düşlere, kimyasal savaşlar yıkanıyor gözlerimde, Karamürsel sepetimin, kirli çamaşırlarını, elinin kiri sanmayasın.... kir tutmaz yüreğimde, annem beyaz düşlerimdekini, bilmeden yatırmış fesleğenlerine, saksılarım hiç söz dinlemezdi de, fesleğenleri tarih kokardı sözlerimin, babam rüyalarımı örter dururdu, arap kızı camdan bakarken, gözlerime leke sürerdi sürmeler, çekilip gidesi vardı metcezirlerimin, parmağımı vezir yapmışken, seni benden çöpçüler bile temizleyemezdi, cadı kazanımda, kaynama noktasını koyup gidemezdi masallara, bir damla dökülüp saçılsa, rengini fırlatır atardı gece, düşlerime nazar değerdi, yıldızları kayan gözlerimde, cilalanmayı beklerken, gök yüzün yüzümün sebebi olur çıkardı, yüz vermeye başladıysan... hiç, küresel ısınmasa da bana, yalan dünya... israfil üflediğinde, soluk borusunun öteceği serçe, tutardı ellerimden, hüzünlerime batıp çıkardığım, aşkı batırırdı gözlerimde, makamına arabesk çaldığım da, kıyameti kopardı... delinirdi, gecenin sağır kulağı, yerin kulağıyla fiskos yaparken, bilinirdi, kulaktan kulağa, dalgasına yanlış bir haberdi aşk, ses düşmesine düşerdi, doktorlar güneş ışığını yasaklarken güneşe, Hipokrat yeminime, seni kanser diye teşhis koyarlardı, kendimin haberi kendime yokken, hücre evimde, kurusun diyedir, ip cambazlığım... ıslak ağzımda, ne çok sustukça, işte o zaman, bu zaman... buz devri şiirim bile, sana hazan diye erir... kutuplarda, ateşim kendini yakmadıysa hala, izmaritlerim bir orman yangını çıkarır tenime, krallığım devrilir cümlelerine, ben seni hiç ihbar edemem ki kendime, tabakasını çıkaran, şiirde tiryaki, anla, dudaklarımda dahi bırakılamayansın... karıştırma, mor ötesi de. Sinem Şanlı |