VURGUN
Bazen sadece kaybetmişlerin
üzerine yağar yağmur. kalbi kırılmışların, aşağılanmışların kafiyeli şiir yazanların mahvolmuş hayatların bağışlandığı merdiven altı farelerinin, ve hesaba alınmayan gerçeklerin tüketildiği, ensesi kalın, şişman bir domuzun dondurma yemesi gibi bir anlık fotoğrafların üzerine yağar. parkda oynayan çocukların cıvıltısı, sonsuza uzayan zihnin gözlemleri üzerine; bir gece kalkıp aynanın karşısına geçince burnundaki sivilceyi sıkıp sarı irini foşaltırken, beraber televizyona daldığınızı sandığınız sırada burnunuzu oyarken eşinize yakalandığınız zaman, lavaboyu, çok sıkştığınızda pisuvar gibi kullanma cürretini gösterirken (erkekler için geçerli) çaresiz dakikalarda farkına varırsınız ıslanmışlığın zordur yaşamak zor. tabi mümkünse gerçeklerle yıkılmış, üçüncü dünya savaşından çıkmış dizelerin ; ’’bende böyle bir şiirim’’ diyebilmesi için yazılmış olması gerekirdi bende yazdım. miğdesi kaldırmayan okumasın... |
"miğde" yi mide diye düzelteyim önce :))
gayet güzel, farklı,
güncel dili yakıştırırak şiire aktaran bir üslup...
kutlarım.