BEDEVÎHayata tutulmuşum… (Çekmecede unutulmuşum, kırık aynamı anarken…) Bilirsin tütün kokulu çekmecen vardı. Kokusu senden önceydi yitip gidenin. Tozlardan değil, kahrından sarardı… …şu kırık aynadaki tanıdık resim. Sense bu “ah”ı yıllardır silemedin... (Demek buymuşum, Ebed-i ararken...) Bilirsin ilkin rüzgâr palazlanır. Düşkün bir yaprak havalanır ilkin. İlk damlada hayli nazlanır… …saf tutmayı bilmeyen bulutlar. Bu kirden utandıkları için… (Bâlâmı bulmuşum, kimi belasını bulurken…) Bilirsin ruhun kılavuzu yoktur. Esirken “ben”e özgür gezemezsin. Karnı aç olup gözü toktur… …seyyâh olup koştuğun toprak. Bir böcektir deyip ezemezsin… (Rüzgârla yontulmuşum, yağmurla yıkanırken…) Bilirsin çölde yanmışa su sorulmaz. Ne bilirsin, sebebi ne, yanan ciğerinin? Hüseyn’im kanlar içinde hayat bulmaz… Kerbela’ya sel olsan ne fayda... ...ibret almadıkça dilinden bu bedevînin?... Barış Günay Eylül-2001 |