ALİ DAYI
Ali dayı’nın yoktu, evi arsası.
Kaldığı yer komşunun,merdiven arası. Zavallı kimsiz, kimsesiz Bazen hıçkırıklara boğulurdu, Ağlıyorken sessiz, sessiz... Bir kase çorba, bir kaç dilim ekmek, Getirirse konu, komşu ’Ziyafet! ’ derdi.Ali dayı ’Pirzola olsa neyleyeyim Diş mi var ki; çiğneyecek! Çorba bana en evlası.’ ’Vay be vay ’ diyordu. Yıllarca çektim gavurun kahrını da Çekilmiyor böbrek ağrısı’ Alamanya’dan kazandıklarını Kaptırınca bankere, İnme gelmiş, ölmüş; o yıllarda karısı O gün, bu gün, hiç barışmamış Şansı ile arası. Her değişen ikdidarla Verilen söze güvenerek Sevinir umutlanırdı, Eline geçecek diye, Alın teri, gurbet parası. Sözü veren unuturdu da Ali dayı Bu sözlerle avunurdu. Hacı baba, gece boyu Ali dayı’nın iniltilerini duymuş. Vicdanı rahatsız olmuş. Cuma günü, camii de durumu Cemeate duyurmuş. ’Bizim Ali,çok acı çekiyor Herkes kolundan kopanı’ demiş. ’Sonuçta Allah rızası Temin edelim ona doktor ilaç parası.’ Ali dayı, parayı alırken utangaçtı ’Gece boyu’ diyordu, nemrut canımı çok yaktı.’ Anlaşılan tek dileği, bu gece rahat uyumaktı. Tıklım, tıklımdı bindiği otobüs bir genç yerini sarılarak Ali dayı’ya bıraktı. Ali dayı oturduğu koltuğa minnetle yaslandı Eli ile cebini şöyle bir yokladı, İnanamadı defalarca aradı Biraz önce otobüse binerken, şuradaydı. Nice sonra soyulduğunu anladı, Bu sefer içi daha derin yandı, Geri dönmeyi düşündü; utandı. Geceye kadar aç milaç Orda, burda dolandı Bir parkta ki bankın üzerine uzandı... |