MEKTUP
Yârim bu mektubu sana yazarken,
Perişan haldeyim sen ne haldesin? Sancılar içinde yarem azarken, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Nefes alıyorum kısadan azdan, Umudumu kestim bahardan yazdan. Gözüm açılmadı kıştan ayazdan, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Akıl erdiremez dünya âlimi, Ne hallere düştüm görsen halimi. Kendimce el ettim tüm ahalimi, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Eski makineyim bozuk işlerim, Yolundu saçlarım dökük dişlerim. Yalpa yapar oldu düz gidişlerim, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Sevgiden yapılmış muhtacım eme, Çaresiz derdimi söyleme keme. Dilim de dönmüyor oldum kekeme, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Düşkünler yurduna olurken üye, Aynaya baktım da dönmüşüm tüye. Her gün gidiyorum daha kötüye, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Yolun sonundayım geldim son ana, Talihim gülmedi yaşamdan yana. Demirden değil ki yürek dayana, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Boyum da kısaldı daraldım enden, Hakkını helâl et isterim senden. Sensizce yoksunum hazdan esenden, Perişan haldeyim sen ne haldesin? Kabristan yolunda piyade erim, Buraya kadarmış kime ne derim? Feyzi’yim sorana selam ederim, Perişan haldeyim sen ne haldesin? 2 Ekim 09 / Ank. Feyzullah SEÇKİN (Ozan Feyzi) |