dostumsun işte
Sen gitsen de buralardan
biz anılar biriktireceğiz sana dair ve dağ boyu mektuplar yazacağız dostluğumuza Sohbetimizin en demli saatinde gölgen gelip oturacak karşı masaya ve biz yine hararetle soyunacağız dünyayı kurtarma işine dostumsun işte alışmayacağım gidişine bu gece ben… yüreğinin en baba yerine yumruk yemiş pehlivan gibi göz bebeğimden düşen asi damlaları silerim...elimin tersi ile boğazımda bir deli öksürük içime hıçkırıyorum be can içime insan insana benzer ya hani yine denk gelirmiyiz bilmem ki eşine dostumsun işte alışmayacağım gidişine sen gidince metal bir tad bırakacak dilimde “mardin kapı şen olanın ezgisi" ve bil ki unutmayacağız bir ağızdan türkü söylemeyi ama öcülerden korkmamaktır dersin ya delikanlılık… korkmirem dost vallahi de billahi de korkmirem madem beraber takıldık zayıf bir umudun peşine dostumsum işte alışmayacağım gidişine ben yine... elini iki kere sabunlayan birini görsem bıyık altı gülmelerim depreşecek …seni hatırlayıp ah be gözüm... ne çok katlandın insafsız şakalarımıza en çokta ben aştım çizmeyi tamam kırıldın mı yoksa... ondan mı düşüyor göz kapakların şakaydı deli…şaka affetim de bir kere...en gür sesinle affetmeyeceksen...eğer bırak beni de yaksınlar ateşine dostumsun işte alışmayacağım gidişine gün oldu beraber güldük ağız dolusu ve beraber ağladık olur olmaza şimdi veda zamanı diyorsun ya ucu sivri iğneler batıyor canıma balyoz gibi ağıraştı kalemim tutamıyorum... sen yüreğinin en genç tarafını bizimle bırakmışken hazır izin ver...gitmeden bir avuç şiir asayım gülüşüne dostumsun işte alışmayacağım gidişine |