AYRILIĞIN HÜZNÜ
yaşam sonsuz bir düştü yola çıkarken
gözlerinden okumuştum ay doğuran gözlerinden yetim kentlerimizin sakladığı zamanlara sığınırken seninle yoksul gecelerimiz kulaç atardı avuçlarında yokluğun kuduran intihar vari dalgaları saldırdıkça üstümüze biz dilimize çarpan türkü nağmelerini mırıldar aşk şiirlerini okurduk seninle her gece “sana ölümümü bırakırsam; üzgünüm yoksul gecelerimizde sonsuza dek uzanmak isterdim seninle…” biliyorum kurulmuş en güzel düşlerin yolcusuyduk seninle bir ömre sığdıramadık çocukluk aşkımızı intihar mangası dizilince düşlerimizin önüne sen bir adım daha önde Azrailli kıskandırırdın her gece aşk’ın kaçıncı baharıydı anımsamıyorum zamanın soluyan nefesinde yalansız büyütmüştük seninle umutlarımızı şimdi sisli hatıraların gerisinde ne kaldı sen gidince çocukların taşladığı bulutların peşinden koşarken seninle yüreğimizi bırakıp gitmiştik ayrılığın gelincik tarlalarına ziguratlarda kutsamıştık ruhlarımızı naif duygulu, revank bir kır esintisi alıp götürürdü ezgisi tarihlere bedel her gece dinlediğimiz bınevş-â narin türküsünü avuçlarıma çizdiğin aşk’ın haritası da yok şimdi ölümün soğuk nefesi sildi sensiz benliğimi kutbu yok artık, duygularımın ayrılıkların dili zamanlarımı kemirirken ben yalnızlığın söylencelerinde çırpınarak yüreğimi kanattım sensiz her gece… |
yoksul gecelerimizde sonsuza dek uzanmak isterdim seninle…”
**********
ve uyanmak kimsenin uyuyamadığı geceye....seninle...
şiirdi....