KURTULUŞ/UMbu gece nedense önceden bilmediğim hiç görmediğim gitmediğim bir yabancı huzur kapısı yavaşça aralandı yüreğimde yumuşacık asûde seslerle sanki birileri beni çağırıyordu nasıl desem sanki umutsuzluğun kabullenişi sepepsizliğin bitişi çaresizliğin tevekkülü o kapıda birleşip soyunarak kendilerinden huzur dolu bir aleme giriyordu çekinerek yavaşça girdim o aralıktan adımlarım beni loş bir bahçeye sürüklüyordu sarmaşıklar dolanmıştı yaşlı akasyalara gülleri dökülmüş bir çardakta harap bir masanın etrafında üç kadın oturuyordu giysileri simsiyah dudakları kıpkırmızı ve sanki bu dünyada yaşamıyorlardı yaklaştım biraz daha biraz daha ve donup kaldım çardaktaki üç kadın da ben’dim her birinde ayrı bir ben beni çağırıyordu yaşlar vardı gözlerinde yüzlerinde hüzün aydınlığıyla o üç kadın da beni bekliyordu yanlarındaki boş olan koltuğu gösterip oturmamı beklediler bir uçurumdan düşüyormuş gibi bıraktım kendimi ayaklarım beni taşımıyordu ... önce en genç olan ben başladı konusmaya -ben umutsuzluğunum dedi -merhaba dedim -sen beni çok eskiden bilirsin hep bana gelirdin seni hiç yalnız bırakmadım ne zaman biri kalbini kırsa ne zaman beni ansan yanındaydım evet doğru söylüyordu -direnirdim ben sana dedim hemen çağırmazdım ki gülümsedi -biliyorum dedi kendinle nasıl savaştığına şahidim en güzel yılların kendinle benim aramda git gellerle geçti çoğu zaman yendin beni onun için ben yaşlanmadım diğer sen ler gibi gözlerimiz ve ellerimiz masanın üstünde unutulmuş vazodaki kurumuş çicekler benzeri sitemli duruyordu ... sonra ilk ben den daha geçkin olan ben üzgün elâ gözlerini gözlerime kilitledi dalıp gittik birlikte günlerce mevsimlerce ve senelerce uzaklara -ben çaresizliğinim dedi sadece gülümsedik birbirimize nasıl yorgundu ve ne halde olduğumu görüyordu -seni ben büyüttüm dedi ilk yürek yangınından ilk aldanışından ilk gözyaşından beri hep benim göğsüme yaslandın sen saçlarını ben okşadım ben avuttum seni sus dedim hep sus ağlama -keşke bulabileydik yolunu bu ayrılıklardan bu vedalardan bu kötülüklerden kaçmanın bir mümkünü yok muydu -kaçamadın kaçamadık hep yakalandık zindanlarda sürgünlerde yaşadık -ne sen beni ne ben seni bırakamadık birlikte yaşlandık kabullendik çaresizlik oyununu gözlerimizde yılların macerası boz bulanık bir yol oluyordu ... en sonra konuştu en yaşlı olan ben şimdiki halimle duruşumla ikizim olan bakışında sükûnetin güz yaprakları uçuşuyordu -evet nihayet dedi ben mi anlatayım sen mi söylersin -bilinmedik ne var ki dedim sen sebeplerim değil misin bilmiyor musun -sen taşımadın mı bana yılların getirdiği tortuyu eteklerime bulaşan ağdalı mili ömrümü mesken tutan kurşuni bulutu acısı benden de derindi biliyorum sanki utanıyordu -haklısın dedi bu aldanış oyununu beraber hazırladık seninle sen her seferinde bıkmadan usanmadan acıya ve hasrete yeniden yaratmadın mı beni -her kırılışında seni bin parçaya bölenleri affetmek için beni çağırmadın mı -ya da aklının sesini susturup yüreğinin peşine giderken beni de sürüklemedin mi yanında beraber yazmadık mı sığındığın cümle sebepleri unuttun mu nasıl haklıydı nasıl ne kadar doğru söylüyordu ... -bir ömür geçti su gibi değil mi dediler -evet dedim evet ve ben hala bilemedim ne olduğumu -iyi mi kötü mü çirkin mi güzel mi bir yeşil orman büyütmek istemiştim yüreğimde her seferinde fidanlarıma baltalarla saldıranların hiç suçu yok muydu kimse bana bir şey sordu mu -vicdanımla hoşgörümle yüreğimi açtığım her şey niye her seferinde gelip başıma bela oldu ne yapmak istedimdi ne yapmalıydım da yok etmeliydim bu uğursuzluğu üçü de sustular cevabı yoktu ya da vardı da onlar da bilmiyordu -beni azad edin dedim ne olur yüreğimde kalan tutunan tek sevgiye Yaratan’ın sevdasına yollayın beni ben ancak o sevgide unuturum bunca yokluğumu -peki dediler hep birlikte kalktık masadan bahçenin koyu gölgeli dikenler bürümüş gözden uzak bir köşesine yürüdük beraberce adam boyu otların arasında gizlenen paslı bir demir kapının önündeydik -işte dediler aç bu kapıyı bu huzurunun sevdanın güzelliğin var olmasını istediğin her şeyin olduğu sevdiğinin seni bulduğu o eşsiz bahçenin kapısıdır bu -bitecek acıların bitecek umutsuzluk çaresizlik -ve sebepler olmayacak o tüketen sonuçlardan kurtulacaksın geri alacaksın zalimlere sunduğun ruhunu -hadi şimdi gir bu kapıdan dediler -git ve unut bizle konuştuğunu... Ceyda Görk 6 Ağustos 2006 17.22 |
uzun söze hacet yok.
Aldım ve dualarımı bıraktım yerine.
Selam ve sevgilerimle her daim.