Onlar
O’nlar...
Ah! O’nlar ne zalimdir birbirine benzerken Ne insafsızdır, ne merhametsiz Gözleri yeni gökkuşaklarından başka şey bilmez Kıvrılmış kedi kıvamında bir masumiyet pelerini omuzlarında En okkalı zehirlere bulanmış yüksek ökçeler gidişlerinde Buharlaşacak birkaç yalancı damla izi Nasıl da acımadan götürürler fark edilmez Zaten onlara adanmış yüreklerimizi… O’nlar ... Bakışlarındaki hüznün ardına saklanır hep, saydamdır Buhurdanları yeni sevdaların dumanlarına gebedir Dertler katar katar yol alır Buldum! Deriz, inanırız birkaç yalancı tebessüme Tam şefkatten vuruluruz Severiz gönülden, Sevdadan bıkmaz gönüllerimiz de Ayrılıklardan yoruluruz. O’nlar Saçları en sıcak güneşleri taşır bazen Bazen esrarlı geceleri Şiirlere gonca olur dudaklar Savrulur nazlı nazlı etekler rüzgârlarda Dört mevsimde yeşil yaprak olur savruluruz Yananı gören var mı bilmiyorum lakin Şu gidişler var ya İşte o gidişlerin ardından hep biz kavruluruz. O’nlar Her an taze çiçektir, sürünürler miskleri Ne kardan etkilenirler ne güneşten Tarihten fırlamış kahramandır eda Kendini ayaklarımızla taşınır sonunda çökmüş omzumuz İşin gerçeği dostlar Sürgüne ve ayrılığa ebediyen mahkûmuz. O’nlar Şiirlerde ve şarkılarda hep tatlıdır Ellerin uzanamayacağı yüksekliklere konurlar her zaman En kaliteli ressamlar tuvallerde güzelleştirir fırça darbeleriyle Her harfin arasında muhakkak O’nlar bulunur Giden O’nlar olur çoğu zaman Üzgünüm dostlar Üzgünüm ki sadece kalan unutulur… |