GönülŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ebu Hüseyin Nûrî hazretlerinin büyüklüğünü bilen İsfehanlı bir genç, kendisini ziyâret için Bağdât’a gitmek istedi. İsfehan hükümdârı bu gence, oraya gitmemesini, o zâtla görüşmemesini söyledi. Bu arzusundan vazgeçmesi hâlinde kendisine bir köşk, bin altın kıymetinde eşyâ ile, bir câriye ve ayrıca bin altın vereceğini bildirdi. Fakat genç, muhabbetinin çokluğu sebebiyle, yalın ayak yola çıktı. Bağdat’a yaklaştığı sırada, Ebu Hüseyin Nûrî talebelerine emredip gencin geçeceği yolun bir kısmının süpürülerek temizlenmesini istedi ve; "Bu yolun büyüklerinin muhabbeti ile yanan bir genç, yalın ayak buraya geliyor." buyurdu. Genç gelince Nuri sordu:
-Nerden geliyorsun? -İsfahan’dan... deyince: -"Şâyet İsfehan hükümdârı; (Eğer oraya gitmekten vazgeçersen sana, içinde bin altın kıymetinde eşyâ ve bir câriye bulunan çok güzel bir köşkü, içindekilerle birlikte vereceğim. Ayrıca bin altın da hediye edeceğim) deseydi ne yapardın?" diye sorduğunda, genç feryat koparıp, -Bana vurma!... Diye bağırdı. Nuri dedi ki : -Hak Teala 18 bin alemi bir tepsi üzerine koyup bir müridin önüne getirse de mürid buna şöyle bir baksa, Allah’dan (ve ilahi aşktan) söz etmek o müride yaraşmaz. Hikâye böyle idi... Ve çalışma... Vesselam... Gönül bir kanatsız kuş.. âşikâr hep adından, Bir çatık kaş avlarmış kül-revân kanadından. |
Ellerine iyi bak...
Ve Yüreğine !...