SÖNDÜRSEK Mİ LAMBAYI (!)?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu olay; bundan çeyrek yüzyıl öncesi sahil şeridiyle ünlü bir ilimizin
DENİZ FENERİ’ne sahip şirin bir nahiyesinde bilâkis "namikcemal Üstadın" başından geçmiş olup, 03 EYLÜL 2009 tarihi itibariyle Satjyer şair’iniz tarafından kaleme alınmıştır. (Ve her gece o lâmba sönmeksizin yanmaktadır) " Kapı açık, haydi gel " diye, haber salmışsın, Şamdanlara mum takmış, bir de şarap açmışsın. Cesaret verir diye devirdiydim votkayı Ak ve kara karıştı, söndürsek mi lâmbayı? Davetine icabet gösterip geldim diye, Gecenin bir yarısı; çay, kahve, kurabiye! Ne umarken, ne buldum; bağladım asabiye Tedirgin durumdayım, söndürelim lâmbayı. Ne çene varmış sende, açtın havadan, sudan Bu ne bitmez muhabbet çıkamadık pusudan Hele yaklaş bir adım saram boyun posundan Konu komşu görmesin, söndürsek şu lâmbayı. Gecenin bu vaktinde hâlâ yanarsa lâmba Bence bunun anlamı: " Sürüye kurt çağırma! " Bir duyan olacak kız, yüksek sesle bağırma Tedbirli olmalıyız, söndürmeli lâmbayı. Odana girene dek okudum her duayı Bir busecik ver bari, hani ya aslan payı Boşalacak birazdan, zembereğimin yayı Soyun, dökün gel hadi, söndürüver lâmbayı. Teninin sıcaklığı, bedenimi haşladı Heyecandan daraldım, bir çarpıntı başladı İçimdeki şeytanı tüm hacılar taşladı Yeter arafta kaldık, söndür artık lâmbayı. Bırak afra, tafrayı tutuşturdun kavları, " Mizanı aşmayalım!.." geçelim bu savları. Patlayacak yanardağ, püskürecek lavları Ya, ne olur ne olmaz, söndür hele lâmbayı. Galiba sabah oldu, öter duydum kargayı Tek idin, ikiz oldun içince son bardağı Sabır taşım çatladı, kurmuşum bak çardağı Ok, yaydan çıktı bir kez; " söndür üleeeennn lâmbayı! " Recep Ümit NİŞANCI Stajyer şair/namikcemal Muratlı - TEKİRDAĞ Şiirimi seslendirirken besteye dönüştüren Tekirdağın ender yetiştirdiği Üstad Bestekâr TEKFÛRİ Beyefendi gönül dostuma teşekkürü bir borç bilirim. Ellerine sağlık... sazının tellerinin dert görmemesi ümidiyle binlerce teşekkürler. |