Genç KızŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir Allah Dostu anlatıyor:
Dünyada gelmiş geçmiş insanlar içinde en fakiri İsa aleyhisselam’dı. Allahu Teala onun gibi fakirini ne halketti ne de edecektir. Yiyeceklerinin yüzde sekseni otlardandı. Bir gün çöle çıktı, uzakta çok güzel bir kız gördü. Üzerinde altın, zümrüt vardı ve elbiseleri altın sırmalıydı. Bu kız çok güzeldi. Hz. İsa aleyhisselam ona aşık oldu. Kızın peşinden koştu. O yaklaştıkca kız da uzaklaşıyordu. Hz. İsa onu bir türlü yakalayamıyordu. Kız dönüp Hz. İsa aleyhisselam’a: -Sen şimdi beni yakalayamazsın ama seneye bugün, bu saatte, bu dakika bu saniye burada olursan o zaman sana varacağım ve sendan hiç ayrılmayacağım. Dedi. Hz. İsa aleyhisselam, ona çok aşık olmuştu. Hiç aklından çıkmıyordu. O günden sonra saniyeleri dakikaları, günleri, ayları saymaya başladı. O gün, o saat, o dakika, saniye orada oldu. Gördü ki o genç güzel kızın yerine yaşlı, vücudu kurtlanmış bir kadın vardı. O kadından çok sıcak havada ölmüş bir hayvandan gelen kokunun on katından daha fazla koku geliyordu. Hz. İsa şaş kaldı şok oldu. Bu kadından kaçmaya başladı. O kaçtıkca kadın da bir türlü peşini bırakmıyordu. O bir peygamberdi. Hemen secdeye kapandı. -Ya Rabbi bu nedir? dedi. Allahu Teala’da Hz.İsa aleyhisselam’a (dedi ki): -Ya İsa o dünyadır. Önce çok güzel bir kız gibi gözükür ama sonrası o yaşlı kadın gibidir. Bulaştımı bir kere peşini bırakmaz. Kalbe inerse çıkması zordur. Dünya kemalindedir ama bu dünyayı ahiret için kullanırsa o zaman tamamdır. Çok çalışmak, çok gayret etmek ve sadık olmak lazım. Hikaye böyle idi...
Yıllar var, peşinden koşturdun durdun,
Kaçtıkça gençleşen, gencecik kızın. Yaklaştın, yaşlandın sonra kudurdun, Ve daldın seyrine kayan yıldızın. Yalnız seyir, ondan sana kalan şey; İçini kemirip, bitiren seyir. Bir yalandan arda kalan yalan şey; O, mutlak gerçeği yitiren seyir. Ölümcül haberi, gözlerinden al, Amansız savaşın işâretini. Bir bakış at, anla, bu ancak hayâl, Duy, uyanmışların, duy hasretini. Kimde gördün onun, bir tel saçından, Kimden duydun mutlu hikâyesini? Ve kimden işittin, söyle kaçından, Vardırmış en sona şu gâyesini? Gâye ki; varılmaz denene varmak, Varacağım, demek bir serap; sonsuz. Genç kızın peşinde, bir çılgın ırmak, Her damla bir insan, hepsi de susuz. Ve hepsi de aç tâ dündün bugüne, Mezarlarda hâlâ, ağlaşanlar var. Kimisi hayrette, hasret bütüne, Bana kulak verin, diyor insanlar. Her zaman ufukta belirir âfet, Sana hep uzaktır, ufuklar kadar. Varmak ancak, ancak zandan ibaret, Uyan, bu yollarda sana tuzak var. Ankara, Eylül 2009 |