Söylesene be EylülSöylesene be Eylül, dertlerin çok mu fazla? Ondan mı dudakların, içten içe yanıyor. İkimizin derdini, yağmurlarınla tuzla, Renkten renge geçerken, yalnızlığın kanıyor. Nemlenmiş dudakların, öperken taze gülü, Kuruduğunu görmek, ölümden daha da zor. Rüzgârların kırarken, ümitle bakan dalı, Fırtınanın içinde, çığlığını yakar kor. Söylesene be Eylül, gözlerin neden yaşlı, Âşık mısın yeşile, kahrolman ondan mıdır? Hasret bahçelerinin, içinde korkun işli, Seni de benim gibi, terk eden candan mıdır? Belli ki çok dertlisin, anlayan yok acını, Hep içine attıkça, rengin kızıla çalar. Kar tanesi takarken, kardelene tacını, Teselli şarkıları, kulaklarını yalar. Söylesene be Eylül, kaç baharı ağlattın? Çiğdemler için için ağlarken duymadın mı? Hangi çılgın rüyanın, volkanını bağlattın? Yoksa sen de ben gibi feryada doymadın mı? Bak benim de yaram var, vefasızlıktan yana, Sevdanın sancısını, senin kadar bilirim. Sende beni yaşarım, bakarken hatırana, Hangi dağa gidersen, ardın sıra gelirim. Söylesene be Eylül, hiç mi vuslat görmedin, Ömrünce bir kez olsun, baş başa kalmadın mı? Hiç mi perçemlerine, sıcak nefes örmedin! Benim gibi bahara, hayale dalmadın mı? Seni sende yaşamak, gözyaşını silmektir, Ne kadar da benzedik, böyle birbirimize. Belki vuslat sadece, kavuşmadan ölmektir, Zannetme ki değer var, çilekeş dirimize! Söylesene be Eylül, diner mi bu kasvetin, Başını yaslayacak, bir dizin olmadı mı? Ne zaman tükenecek, yalnızlık nihayetin, Seninde benim gibi, çığlığın dolmadı mı? Ne seni bir seven, var ne bende yol gözleyen, Varsın bu bağrımızda, dinmesin tipi bora. Belki Ukba’da olur, ikimizi özleyen, Hicrân yağmurlarında, haydi yelkenler fora… Makberî Bir söz : Basitlerle uğraşmak basitliğe meşruiyyet kazandırmaktır... Makberi |
Söylesene be Eylül, dertlerin çok mu fazla?
Ondan mı dudakların, içten içe yanıyor.
İkimizin derdini, yağmurlarınla tuzla,
Renkten renge geçerken, yalnızlığın kanıyor.
Nemlenmiş dudakların, öperken taze gülü,
Kuruduğunu görmek, ölümden daha da zor.
Rüzgârların kırarken, ümitle bakan dalı,
Fırtınanın içinde, çığlığını yakar kor.
Söylesene be Eylül, gözlerin neden yaşlı,
Âşık mısın yeşile, kahrolman ondan mıdır?
Hasret bahçelerinin, içinde korkun işli,
Seni de benim gibi, terk eden candan mıdır?
Belli ki çok dertlisin, anlayan yok acını,
Hep içine attıkça, rengin kızıla çalar.
Kar tanesi takarken, kardelene tacını,
Teselli şarkıları, kulaklarını yalar.
Söylesene be Eylül, kaç baharı ağlattın?
Çiğdemler için için ağlarken duymadın mı?
Hangi çılgın rüyanın, volkanını bağlattın?
Yoksa sen de ben gibi feryada doymadın mı?
Bak benim de yaram var, vefasızlıktan yana,
Sevdanın sancısını, senin kadar bilirim.
Sende beni yaşarım, bakarken hatırana,
Hangi dağa gidersen, ardın sıra gelirim.
Söylesene be Eylül, hiç mi vuslat görmedin,
Ömrünce bir kez olsun, baş başa kalmadın mı?
Hiç mi perçemlerine, sıcak nefes örmedin!
Benim gibi bahara, hayale dalmadın mı?
Seni sende yaşamak, gözyaşını silmektir,
Ne kadar da benzedik, böyle birbirimize.
Belki vuslat sadece, kavuşmadan ölmektir,
Zannetme ki değer var, çilekeş dirimize!
Söylesene be Eylül, diner mi bu kasvetin,
Başını yaslayacak, bir dizin olmadı mı?
Ne zaman tükenecek, yalnızlık nihayetin,
Seninde benim gibi, çığlığın dolmadı mı?
Ne seni bir seven, var ne bende yol gözleyen,
Varsın bu bağrımızda, dinmesin tipi bora.
Belki Ukba’da olur, ikimizi özleyen,
Hicrân yağmurlarında, haydi yelkenler fora…
USTAM ŞİİRİ BÖLMEYE KIYAMADIM...KALEMİNİZDEN ÇOK GÜZEL VE HARİKA BİR ŞİİR OKUDUM...ŞİİR YAZAN YÜREĞİNİZE SELAM VE DUA...SAYGILARIMLA.