Dağlar Dil Verdi
Kayandan bir parçadır, Hacer-ül Esved taşı
Mü’min’lerin Sevr’ine yüz sürdüğü dağ sensin Şirin’e su arayan sarayların nakkaşı Ferhat’ın Aşk nârını söndürdüğü dağ sensin Ecyad senin; Cebrail’den asıl sûret veren Ararat; Nuh tebâya helâkta mühlet veren Söz tutmaz Okçu’lara Uneyn’de ibret veren Nebi’yi Zafer’inden döndürdüğü dağ sensin Güvercin yuvasında, örümceğin ağını Müşrik gözlere ördün, bağladın kör bağını İşte buradan açıp o Hicret’in çağını Sevr’in Deve’ye Resûl bindirdiği dağ sensin Bir daha tekerrür yok, kaç asırlık aradan, Muhammedî müjdeye nasib sundu Yaradan Tepebaşı’ndan Ensar Kapısı’na, karadan Fatih’in gemileri indirdiği dağ sensin Miryokefalon denen yerden Sultan’ın geçti Manuel’in erleri ölüm şerbeti içti Yalvaç’a Kılıç Aslan yeni bir sayfa açtı Geçid’inde Bizans’ı sindirdiği dağ sensin Kaz Çobanı Sarıkız niçin çıktı İda’ya? İftirayı men için yalvarmaya Hüda’ya Senden başka kim bilir, ilimsiz bir nidaya Evlâdıyla Baba’yı ondurduğu dağ sensin Fatih Pontus’a senden aşırdı otağını Ağacından yay gerip kuruttu batağını Bir gün Erciyes, bir gün Keş’te kar yatağını Mecid ve Muhsin’lere dondurduğu dağ sensin Köroğlu’nun Bolu’da Bey’i yere serdiği Sultan Alaeddin’in ‘Cennet’ adı verdiği Yenişar Anamas’da bir taht daha kurduğu Kubad-ı Abad’ını kondurduğu dağ sensin Öyle bir zirvesin ki ilk Güneş sende doğar, Ay’ın, Yıldız’ın nuru ilk gece sana değer Sende üç yüz dokuz yıl uyunurmuş ki meğer Ashab-ı Kehf’in uyku gandırdığı dağ sensin |
saygılar.