CELALİM
Yüksek tepeleri ardımızdaydı torosların,
Biz aşağılarda düzlüğündeydik çukurovanın, Bir başkaydı sivri sineğiyle kavurcu sıcağın. Hani duvar dibinde gizlice içtiğimiz sigaranın. Tadı bir başka değil miydi celalim. Sazlıkların arasında, bulandığımız çamurlarında, Hadırlıdan, akkapıya geçtiğimiz yolların. İzi var o günlerin geçen yarım yüzyılımızda. Çamurunda, sazlığında mı bıraktık yarınımızı, Kopamadık kaldık yaşanmamış çocukluğumuzda. Unutamadık keyfini o günlerin be celalim. Sıkışıp çıkamamıştık iki mekan, iki dünya arasından, Sabahın içinden tıkılırken karanlık bir kahveye, Kovalardık kimi neden kovaladığımızı anlamadan, Kaçarken hem onlardan hem de polise yakalanmadan. Ne gençlikmiş ki, ne memleket sevdası o zaman, Altımızdan kayıp gitti ne onlara yaradı nede bize zaman, Birileri çaldı gençliğimizi, biz kurtulamadık acılarından. Ne dayaklar yemiştin de tınmamıştın celalim. Şimdi uğradığım da duruyorum küçük saat meydanında, Ne çocukluğumdan bir hatıra, ne de gençliğimden kalan, Düşünüyorum da şimdilerde neydi hayatımıza mal olan, Birileri kurdu saltanatını ne onlara nede bize aldırmadan, Biz hala düşündeyiz yaşanmamış hatıralarıyla o günlerin, Hadi son kadehleri de içelim Celalim; bu kez ağlamadan. Faik; 24/01/2008 İskenderun. |