Aşk Kavruğu
Ben;
Bir insanın sevebileceği en son noktaya kadar sevdim. Ölümüne derler ya..Ölümüne, Gidersen biterdim…Gittin. Ve hercai bir menekşe gibi gülüşlerin savrulurken masallara, Ben gözyaşımda yeniden doğdum. Saçlarımda yılların ağırlığı beyaza saf tutmuş, Yüzümde çektiğim acıların yorgunluğu, Dağlayan bir sevdanın ayak izleri şakağımda, Zemheri bir öpüştü dudağımda bıraktığın illet, Bereketi hazana toplanmış bir sensizlikti, Kıyamet. Her durakta ayrı bir bekleyiş, Her istasyonda aynı yalan, Her limanda sahte bir gülümseyiş, Her kadın sen. Acıyı üç öğün aş’ıma, Konuk etmiştim. Eksik ya da fazla ne fark eder, Sevmiştim. Değmezmişsin onca günü doğdurup batırdığıma, Senin gölgen bile kendine heder. Çıkıyorum şimdi hapsolduğum mahzenden, Geride kalan tek şey, Solmuş bir fotoğraftaki gençliğim ve Ardına saklandığım çaresizliğim, Tut ki siyah beyaz bir filmin fragmanı, Hafızama yazdığım. Şimdi; geceleri yol gösteren bir yıldızım, Avuçlarımda uyuttuğum bir güneşim var. Yok arkasına sığınacağım mazeretlerim, Tutamazsın ellerimi sen..Kavrulursun, Çok geç artık yalanlarınla avunursun, Cünkü; Aşk kavruğu yüreğim.Dokunamazsın… |
satırlarınız çok güzel diyemiyorsunuz
bir hüzne dokunduğunuzda
kederinden bir parmak çaldığınız zaman kutlarım şair yürek diyemiyorsunuz
hani bir evden bir cenaze çıkar gelen giden der ki" başın sağolsun"
ev halkı birbirine bunu demeye ar eder nasıl sağ olacak o baş...
acının telleri birbirine paralel olduğu zaman sözsüz dillenir ortak teselli yahut ağıtlar tek dilden
ben bu şiirin şimdi hüzün vereniyim
ağıt dili içim sessiz sessiz...
"Eksik ya da fazla ne fark eder,
Sevmiştim.
Değmezmişsin onca günü doğdurup batırdığıma,
Senin gölgen bile kendine heder."
demişsiniz ya yürek tandırı sevdada güzel
her siteminde yara bir tatlı sessiz dili vardır
gönlünüzün seven yanları incinmesin yorulmasın diyeyim
çok saygımla...