meraklı çocuk ve yıldızlar
MERAKLI ÇOCUK
VE YILDIZLAR O henüz bir çocuktu. Uyuyamazdı, yalnızdı. Gecenin kuytusunda yıldızları sayacaktı. Gündüzleri de onundu. Yaşlı çınara yaslanıp ırmağa bakardı. Irmak akardı, akardı; Deniz’e akardı. Meraklı küçük çocuk. Deniz kaç damlaydı ırmaklar olmasaydı? Koşardı dereden tepeden. Tavşanlar hızlı, kaplumbağalar yavaş. Bir çıkabilse şu yüksek dağa Dünyayı görürdü. Papatyalar toplardı. Gevşek yumruğu üstünde Gelincik yaprakları patlardı. Kızlar ip atlar, Bakar, bakar, sayardı. Hayat naneli şeker tadında olmalıydı, Gazoz renginde. Kaç hayat hamuru yoğruldu Tuzlu göz yaşlarınla. Daha kaç damlaydı hayatı kavramak? Kaç kere kefene sarılmak gerek? Ey yaşamak! Dünyanın sonu kaç sokak sonraydı? Gözlerini kapatsa kimse görmez sanırdı. Halbuki başkalarında gözleri vardı. Uzun bir merdiven olsa, Çıkar arşa yıldızları toplardı. Ceplerine sığdırabilir miydi? Yoksa bir çuval mı olmalı? Yeniden çoğalırlar mı? Gündüzleri nereye giderler? Evleri var mıdır? Yıldızlar kayar, koşar, coşar, şaşar, Yakalayamaz ağlardı. Kaç sancıdan sonra ölüm uyandı? Minik yüreklim nasıl dayanabildi? Kaç kere kaydı? Kaç kere koştu? Ellerini açtı, hepsi düştü. Ölüm kefen giyebilir mi? |