TELEFON SESİÇalar her biri ayrı ayrı zamansız Önce irkilir , sonra heyecanlanırsın Nerden ... kimden ... niçin ... ? Nasıl da umutla koşarsın ... Yıl bin dokuz yüz doksan sekiz Yirmi üç kasım sabahı . Çalar yine sır dolu güneşin ışıklarıyla Açarsın ürkek bakışlarla , Ellerin titreyerek . Ağlayan , hıçkıran bir ses ve acı Yıkılırsın bütün benliğinle sessizce İstemiyerek ... Telefon sesleri susmak bilmez ki Yıl iki bin ağustos yirmi Yine çalar bir telefon sesi Güneş batımıyla ikindi vakti Hüzünlü bir ses seni çağırır Bulunduğu yere ... Yalan dolana kanar gidersin o dereye O yer yer değil mahşer olmuş sese Ceylan gözlüm canım yatar yerde Arkadaşı telefon açmıştı ya ... O da ’ Anam hemen gelirim ’ diye Gitmişti pikniğe bir su kenarına . Yine piknikteydi , lâkin üstü ıslak Yatıyordu yerde sessiz vedasıyla . Nasıl anlatsam acılarımı yetmiyor kelimeler , Yanan ana ve kardeş yürekler , Kalplerin acısıyla toprağı kazan kürekler . Bir telefon sesi , çalar ansızın zamansız ... |