VUSLATIN DÜŞÜNCE BOYUTLARI
Bir sen
Bilsen Yeter Nasıl gelir ölüm Ve nerde kalmıştır vuslat I. Birileri sessizce yürüdüler ölüme Kiminin başı vuruldu, kiminin yüzüldü derisi Ve hikâye gerisi Düşün/me istersen nasıl üflenecek sur? Bak gülümsüyor hafiften Hallac-ı Mansur Ve yanmaya atıldı kimisi Ateş gül bahçesi oldu Gül rengini aldı ateşten Kızıl bir güneş doğdu Nemrut sineğe rehin Bak gülümsüyor inceden Hazreti İbrahim. …. Zaman Derin bir boyut Ve düşünce Soyut Gel gelebilirsen II. Yine de istemem Dört yanım yokluğunken Beklediğim son yolcu sen değilsin artık Gözlerinin yeşili silinmiş düşlerimden Gelme… Düşünceler mıh gibi saplanmış beynime Ellerim titriyor İncitme. Zamanın dehlizlerinde kaldı adın Ki ben hallac gibi yalnızken Dün hayalin vardı yanımda Bu gün sendeydim ben Ve ateş ortasında İbrahim iken Kaçtın… Nemrutlara teslim oldum hepten ….. Uğraşma boş yere Son kapıya bırakıldı vuslat Aç açabilirsen III. Umut dengesi bozuk bir terazi Yolların uzadığınca eksilensin Ki yanabilirsen Yandığınca bilebilensin Kapıların sebepsiz açılmayacağını Dur… Düşün Nerde kurduğun düş’ün Vuslat hayaliyle Ellerinde bir tek ben kalmışken Sorabilir misin Mansur’a İbrahim’e Hatta Musa’ya Kızıldeniz de Ve İsa’ya Konuştuğunda beşiğinde Ki gülümserken Meryem Soramazsın, halâ sen de bendeyken. Unut Umut yok Vuslat uzak iklimlerde Ve sadece sessiz bir bulut Ol ki… Yağdığınca temizlensin için ….. Yollarda biter bir gün Ve ölüm her dönemeçtedir Artık, bilensin Hüseyin AKOVALI |
(.
ışıkla!