Zıkkım...
Ne, faydan oldu
…………..Önünde bel büküp, gününe ter dökene Ne de vefân …………..Kundağında sütün verene Söyle! Ateşli bakışları sisli, Yakışları sinsi, söyle! Açık et meramını Kinin kime? Hadi, Ciğerine kök saldığın Gözlerine gözlerinin ferini vermiş O hastalıklı âşıklarını geçtim de, Seni anlatmalı dalında patlayan tomurcuklara. Anlatmalı ya Ne zaman sözüne başlasam Dilimde olursun koyu katran Bulaşırsın yapış yapış Yok mu bunun bir yolu Kesip atsam menzilini Yok mu, o vebalı gözlerinden bir kaçış Sözde özgürlüğümdün ………………kaçak sevdalara Hazda prangalara verdiğim isyan Genç kızların ak göğsüydü zulan Yeni yetme düşlerimin ocağına saklandın Kokladım kuytularında ekşi kokunu Başımı döndürdün zevk sarmalında Sonra gonca dudaklarda aklandın Ölümüne yamanan bitmez arzumdu ……………………..seni kanımda deberten Yanmaya gönüllü ben Benliğimi ateşine kurban verirken Bedenimdi şenliğinde küllenen Sen, delibaşımda deli rüzgâr Köylüme umut, kızlarıma çeyiz Vebâlin damarımda umuduma ecel Sen, devrim şarkılarının kutlu hazzı Mahpus duvarlarına üflenen kirli hasret Sarhoş nefeslerin yorgun avazı Nefesindir ölü saatleri canlandıran sohbet Fakir ayları gelende, soyumu âzâd et Her şeyden öte, Sahi, Sen ne idin Ömrümün en güzel çağlarını Dumanına katık ettin Salih ERDEM Mayıs 2006 / AYDIN |
tebrikler.