Sitemkar isyan
Hırçın rüzgarların ak yelelerinde kayan mehtaptı yüzünü aydınlatan
Islak gökyüzünden aç topraklara inen her yağmur damlasındaydı hayalin Yalnız seneleri, yapayalnız, yalnız senelere ekledim Deniz fenerlerinin ışıklarında bezginlik, karaya oturmuş itiraz yüklü gemiler Donuk akmakta batan güneşe sırtını dönmüş nehirler… Devrilmekte, çağlarca susuzluğa katlanmış kaktüsler, Yıkılmakta, asırlara meydan okumuş çınarlar… Sönmekte varlığından yoksun günün aydınlığı, ufuktaki kızıla hücum etmekte lacivert Kurumuş yapraklarda senden bin hikaye, salıncakların tutulduğu dallarda gezmekte Lifi atmış bulutlar sarmalamakta yalnız ruhumu. Öfkeli yıldırımlar çarpar, çiçeklerin ağlaştığı yaylara, Çapalanmış tarlaların savruk yelleri sitemkar isyanları yayar evrene Sendin bendeki engin ormanların güçlü sahibi… Ateş topu düştü göğse, kıyamet,afet, ormanlar çorak, gözlerde pas, Karanlığa bürünmüş zaman, Tamburun tellerinde yanmakta hasret besteleri.. Çatlamış dudaklara gömülü ızdırap, boş bakışlarda yalnızlık, Süpürmekte havayı, taranmayı unutmuş saçlar Baygın kelimeler dökülür, sözler yelpaze olur, tırmalar kulakları Sokak ışıklarında belirir neşterli yararların derinliği Tuş olmuş beden serilir,rutubet kokan odalarda yamalı çarşaflara Maskara suratlardan dönme dolapların zirveye yükselişi dökülür heryere Zigzag çizer sensizliğe esir olmuş beden, Ve bir ömür,mumun son ışığında karanlığa gömülür. |