bilirim...
Nice kalabalık yalnızlıklar bilirim…
Tıpkı güneş ortadayken; sokak lambalarının önemsemeyip ışıklarını yakması gibi… Nice cehennemler bilirim, yanılan… Günah işlenmesi beklenmeden, içine doğulan, yanıldıkça serhoş eden… Nice şarkılar bilirim, söylenen… Geniş lugâtı olan, gönülün derdini daha iyi anlatan… Nice aşklar bilirim, mecnûn misâli… yaratıcı’ya ; “yarab, aşkımı azaltma; kat be kat aksine artır” diye dua ettiren… Nice gülüşler bilirim, gül gibi; güneş gibi… dolunay mı desm, güneş mi desem… Yokluğunda her yer zifiri… Nice işkenceler bilirim, bitmesi istenmeyen… her zerresi; yâr’dan bağış, her damlası bal tadı… Nice hasretler bilirim, tatlısı – acısı aynı olan… Yâr’dan gelen, yâr’a hasret… Nice ölümler bilirim… renk renk, çeşit çeşit… Yalnızca beden ölmezmiş… ya ruh? Ruh ta ölüverirmiş tek başına kalırsa… Nice aşklar bilirim, sonsuz… Ama; sadece aşk yeter sanılır; yetmeyecektir… Nice ağlayışlar bilirim, sebep belli belirsiz… Gözyaşları kırmızı; sanki kan… Nice ayrılıklar bilirim, “kader’miş” denilen… Kadermiş aşk, azab, keder, mecburi ayrılıklar… Nice duvarlar bilirim, kapısız… Kafamla haşır neşir, sarmaş dolaş, kıpkırmızı… Nice terk edişler bilirim, ardına bile bakmadan… Hiçbir şeyi bırakmadan gidişler… sadece yüreğini bırakarak… Nice kaderler bilirim, eller kollar bağlı… Râm edilmiş… belki hak edilmiş; belki, hak edilmemiş… Bilirim ki her gönül çift yaratılmış… Ancak; birbirilerini belki de bulamayacaklar… Nice senler bilirim, sana benzeyen… Her yerde, her köşede, ama; senden sadece,bir tek sen varsın… |