Zül-MelâlYüz çevirdi aynalar, âyân oldu sırlarım Artık eski sîmâmı, gölgemden hatırlarım… Ne hâkimim, ne mâhkûm; ne harâbım, ne mûhkem Muhâl midir bu hâlim? Şerh-i hâle dil ebkem… Vîrân olup yerdeyim, duman olup serdeyim Lût-Everest arası garip bir seferdeyim Beyne; beyni fethetti, öze hasret kordayım Ne maviyim, ne alım; kimliksiz bir mordayım Anlamazlar derdimi, şerh etsem de nâfile! Dinlemezler kervânı, bu gittiğim kâfile… Bir dem; perde ardında, âşikârdan geçerim Bir an; Anka sırtında, Kafdağı’na uçarım Bâzı; vuslât virdinde, hükme kazâ biçerim Bâzen; hayâl yurdunda, en olmazı seçerim Ne buluta varırım; ne toprağa yararım Genlerimde genleşir, zihne düşer bu/hâr’ım… Kâh; kelebek mîsâli ân’a meyyâl beşerim Kâh; köstebek timsâli mezarımı eşerim Kâh; dikeni yâr sanıp, Gül’den uzak yaşarım Kâh; vefâsız dünyayı, bir celsede boşarım Hükmü sâbit fikirden, âzâdedir karârım Düşünceler med-cezir Tedâi-i Efkâr’ım Emre Çam |