O ADAM-17
İzbe kaldırımlar
Nedense hep aynı yöne sürüklüyordu Adamın Hasrete yürümekten yorgun düşmüş ayaklarını Şaşılası bir ivedilikle o sahilde buluyordu Visali hayal etmekten yılgın düşmüş bedenini Ve İşte yine orada Hüzün gözlü cananı beklediği yerdeydi Dalgaların Hırçın darbeleriyle aşınmış Yosun tutmuş bir kayaya çöküverdi öylece adam Heyecandan titreyen ellerini koydu şakaklarına Düşünmeye başladı derin derin Hava da bir o kadar serin Düşlerinden fışkıran sevdası Ağır gelmeye başlamıştı Döşündeki sevda neferine Esrik hayallerini yaşamak istiyordu artık Nedendi bu yalnızlığa esaret Nedendi ömründeki bunca kış kıyamet Bir kez olsun baharı yaşamak mümkün olamayacak mıydı? Gün yangını yüzü gülümseyişlere çok mu ıraktı? Mümkün değil miydi? Yanardağ misali hislerini yaşamak Mümkün değil miydi? Güneşi avuçlamak Neden hep bir yanı yetim kalmak zorundaydı? Beklenen duymaz mıydı iç sesini adamın? Oysa Ateşler fışkırıyordu karadut rengi gözlerinden E hani erkekler ağlamazdı! Ama O ağlıyordu hem de yüreğinden Şebnem misali akıyordu gözyaşları kum tanelerinin üstüne Saklamaya çalıştıkça çoğalıyor Güzden çaldığı Ilık pembe hayalleri çiziyordu kumsala Kim bilir belki bir gün Ömrünün diğer kısmını Bunları yaşayarak geçirecekti Çark edecekti bahtını saran ezgin kaderi Yeşile boyayacaktı karanlık dünyasını Şakayıklar saracaktı gönül bahçesini boy boy Kanaryalar buselik makamı şarkılar söyleyecekti Özge yârin omuzlarında Bayram yerine dönecekti Kutuplaşmış sızılarla örülü dünyası Kim bilir kim bilebilir ki!!! Öyle dalgın bir haldeyken Ellerini indirdi şakaklarından adam Karşısında sevdiğini görmek gayesiyle Araladı kirpiklerini usulca Ama nafileydi yine bekleyişleri Vakitte bir hayli ilerlemiş Akşamın sancılı buğusu çökmüştü denizin üstüne Kalktı aniden oturduğu taşın üstünden Arkasına bakmadan hızlanmıştı adımları Biraz da sitemkâr İzbe kaldırımlardan ilerleyerek Evinin yolunu tutmuştu bile Sonu gelmeyen Tanımsız özlemlerini bırakarak geride Belli ki Bu sahile yeniden uğramak düşmüştü Bir dahaki sorgulu seferine… |