ZOR ZANAATYıkandım yıllarca aşk yunağında Adadım beni çivisi çıkmış dünyaya. Emdiler kanımı iliklerime kadar Sonra da kansız dediler. Meydanlar benimdi yıllarca Günah çıkarır, Sonra yine işlerdim. Anladım sevmek zor zanaat. Kitaplıklar dolusu yazdığım şiirler Kafa tutardı erozyona, Bendim iyiyi bilen akıl veren, Anladım sevmek zor zanaat. Zahmetsiz sabahlara açardım gözümü. Bin yıllık çınar aşkla salınır, Uçurur göçmen kuşları yenisini alır, Şimdi günah çıkarıyorum sevmek zor zanaat. Güneşim karartma yaptı. Doğmuyor senin olduğun şehre, yastığın toprağa. Sende kal biraz karanlıkta. Gündüzde geceyi yaşamayı biraz sen de bil. Neymiş göğünün kara bulut toplarıy-* la örülü olması? Boyun damarlarının dışarı fırlamak için seninle verdiği savaşı, sen de öğren biraz. Ben iyi bilirim bu sancıyı, iyi bilirim bendeki kanmayan, hatta her gün biraz daha kanayan yarayı. Hep söyleyeceğim… Sen nereden bilirsin Yüreğin ağlamasını. Ben biliyorum, hala ağlıyor kanıyorum, kanayacakta. Bilirsin kan görmeye dayanamazdım. Şimdi çoktan alıştım, kan görmeye de, kabuk tutmayan yarayla yaşamaya da. Alışıyor insan, alışıyorsun. Korkma! Sen de alışırsın, bu acıyla yaşamaya. Önemli olan bu acıları yaşamak mı, ya da yaşanmışlıklardan Ders almak mı? Üşüyen kalplerimizi güneşle sıvamak mı, yoksa güneş hep var diye yüreklerimizi soğuk tutmak mı? Sonu yaşamakta bize düşür, “keşkeler”, türküsü söyleriz daha sonra. İdare edemiyoruz, edemedik, idareli kullanamadık sevgiyi, nefesimizi idareli kullanmalıyız ağıtlar için. Anlarız ki acıyı bile idareli kullanmalıyız. |