Melankoli
bu ara bir melankoli kapladı beni,
sebepli sebepsiz ağlıyorum,bir çocuk misali. çocukluğum geliyor aklıma,sonra resimlerde kayboluyorum; hatıralarda! anneme bakıyorum, saçlarına ak düşmemiş daha, kardeşim desem küçük bir bebek; emekliyor tebessümler ortasında... başını alıp gitmemiş henüz hayat, hala bir kaç misafirimiz var. gelip gideni çok değil belki evimizin ama; bir babamız da var örneğin! akşamları televizyon izlemek dışında çok büyük keyiflerimiz de yok,işin aslı mutfakta her gün aynı koku, makarna ve çorba. bu ara bir durgunluk sardı içimi, yerli yersiz dalıyorum,son günlerini yaşayan biri misali. geçmişin odalarında dolanıyorum, bir an geliyor kardeşimle uğruna kavga ettiğimiz çikolatalar ve hatta oyuncaklar görüyorum. sonra annem geliyor,ikimize birden sarılıyor... babam geliyor dükkanı kapatmış,kepenkleri indirmiş elinde hiçbir şey olmasa da yüzüm gülüyor. bir odadan ötekine giriyorum, eşyalar eski,anılar yaşlı; beni bekliyor sanki herşey! bir demli çay yudumluyorum ama bilsen nasıl tatlı... bu sıralar sıradan bir günüm yok biliyor musun? sıra sıra dizilmiş tüm fotoğraf albümündekiler! akbaba misali başımda bir kalabalık hali alıyor, silik isimler,anlamsız düşler. hayır,nerden esti bilmiyorum geçmişin rüzgarı böyle? unutmaya da çalıştım oysa, nasıl olsa hiç bir şey eskisi gibi olmayacak diye! ben annemin küçük oğlu olmayacağım bir daha ve babam da asla oturamayacak yanımda. kardeşimle ettiğimiz kavgaların çoğu manasız kalacak gülecek ne varsa gülmek için çok yaşlı olacağız işte... sayıp sövdüklerimin bir sebebi olacak, sevip gömdüklerim yüreğimi dağlayacak; yalnız kalacağım gün geçtikçe! bugün giden kalan ne kadar sevdiğim varsa andı beni, kulağımda bir çınlama hali; hangisi yeni,hangisi eski bilmediğim şarkılar düştü dilime bir tanesi var ki,melankoli... |