ağzın kurumuş sözcüklerdensıkmaya başlar içinizdeki endişeler yerli yersiz bilmediğimiz kaygılar gelir oturur..izinsiz densiz kurban edilir elinizdeki çok şey uçucu zeminlere ..kinaye mi..aslı astarından ferhad..dağ delen dur bir bardak su vereyim ! ağzın kurumuş sözcüklerden..az mı yani sözcüklerle gece gündüz sevişmek hasret gidermek oturtup dizlerine ..susmak ordan bordan siz ama siz hiç sıkılmadınız öpülmekten..geceyi güne katıp her yeriniz çekiştirilmiş bir yan..odacıklarında avaz vaz edili küfürlerden kurtuluşun şerefine yatsıya kalırsınız sonra üzerinizdeki boşluk sizinle uyur bu ne çılgınlık böyle isterik saatler..alkışlarsınız diliniz eminceye değin içinizdeki öfkeyi..parsel parsel açılmış gedikler ve sonra gelişen bir şeyler mutlaka olur telefonun ucuna kesildiğiniz ses cesetleriniz olur telgraf tellerinde soya saya bitmek bilmeyen dakikalar sözcüklerin dilinde tüyü bitmemiş aşklar çekersiniz hani bir daha konuşmayacaktın! bir daha dönmeyecektin..üstelik sesini unutmuşken sonra küseceksiniz kendinize..bir alınganlık meşalesi sabaha dek başucunuzda korku dolu bakışlar geçiren oda dilinde sabahlayacaksınız..hiç yokmuş gibi uyanıp yatağından ve sonra tekrarlayacak can sıkıntısını geçiren kahvaltılar mırıldanıp yeni güne şükran duyacaksınız.. yok oluşun şerefine varlığınız tescillenip göbek tüylerinden ırmaklar kesileceksiniz bir daha asla dönüp gitmeyeceğim..tenimin ıskalamış baharlarından yağmur yağmayacak..güneş eskisi kadar akmayacak gölgelerinde serinleyen ceviz kabuklarını kıra kıra.. bir başıboşluk tutanaklarında geçmişi yiyen ağzınız kekre-ar sözcüklerle buluşmaya hazır..bir çorba 3 dakikalık kesilen yüreğin suyundan yazmaya tez olup üşeneceksiniz kimliğinizden saçma gülüşler takınan suratlar içine güleceksiniz ağzınızı boca edip.. hayat kısa değil diyerek uzun yaşamı seçip..korkularınızı şalınızla örteceksiniz.. ve sonra tanımadığınız yüzlerde kaybolacaksınız siz sız derin kuşkular sırtında.. yine akşam olmuş..bakmışsın elde kalanlar uçucu zemin..kaygı yine alasında dikin ve sonra hayata dair filozofları kulağından tutup isketeye vereceksin..yalanmış tüm bunlar her şey kenarında durumun..a halıim..ver halim nicedir kendi dışının koyunluk canavarı yarattığı sentezin diyagonal arzularında şükredeceksin yarım baktığın hayatın ortasına bir güzel tanrılara küfredip har şey bu asi coğrafyanın yapıştığı tendir.. çürümüş yanıyla kendine koşuşturan insanları gördükçe asla çıkmayacaksınız pencereden başınızı uzatıp ve karanlık sütü kesilinceye değin yatağında işte ne olursa olsun bir güzel gideceksiniz kendinizden yok olmak arzusu sırçalayıp göz kenarından hayat kal deyip yüzüne oturunca Hüseyin Bozkurt |