BUSBULANIK
Çığırtkan insanların bağırtısı terminalde,
Kavak yelleri estiriyordu yorgun duvarlarda. İnekler; öküz olmuş, kokuşmuş arenalarda, Değişmiş cinsellikler, boğazdan yukarılarda. Ortalıkta dolaşan eli demlikli çaycılar, Ağızlarını açıp bu duruma bakakaldılar. Ya o oturakta yatan bilinçsiz sarhoşlar, Sağa sola nara atarak harman savurdular… Terminaller, vurguncudan geçilmez olmuş, Kaynar kazanlarda insanlar buharlaşır olmuş, Uyuyanlar, parasızlıktan sıkça sarılır cebine, Bir kısmı da çöker, yanık kazanın dibine. Cin ve şeytan gibi paralılar sahada us uyanık, Bin bir çeşit insan koşuşturuyordu bağrı yanık, Sevinç, üzüntü; yaşam, ölüm; çile, sefa, vefa… Renksiz bulutlarla uçuşuyordu busbulanık. Cimri zenginler var oldu, tarihler boyunca, İnfak etmesini bilmediler, yaşamları boyunca, Ahiret ve dünya mücadelesini zihinlerinde, Kaybetmişlerdi imanı kazanacakları yerde. Hırsızlık büyük suçtur, neden bilir misin? İbretlik dünyada payını hemen alır mısın? Zenginler infak etmezlerse karnı aç insanlar, Karnını dizlerine çekerek acıyla sabahlarlar, İş, aş bulamazlarsa umutsuz dünyalarında, Çocukları için ölüm kalım mücadelesi verirler, Anlamsız hayatlarının, daracık boğazlarında… 19.09.1992 Ankara |
KAFİYEDE OLSA DAHA DA GÜZELLEŞECEĞİNİ SANIYOR,MUHABBETLERİMİ YOLLUYORUM.