Ayrılığı Sordular...
Zaman hazan, zaman hüzünlü, güçsüz, zaman sararmış...
Toplar ateşleniyor, namlunun ucu alev alev, Ayrılığı sordular bana... Ayaz kapıya dayanmış... Gökyüzü gri, silik, dağların tepesine çökmüş sis.. Bir başağrısı, gardı düşmüş kalabalık köşebaşlarında zafer nidaları atar sessizlik Cehenneme döner herşey, köprüler çöker, yollar yarılır binalar toz duman Lavlar fışkırır vurgun yemiş yüreğinden; boğazında düğümlenir Çevre buz kesmiş, adımlar aksak, yavaş; kurumak bilmez yanaklar geçmeyi unutmuş zamanda Yığılmış düşünceler çatı kurar beyninde,pencereler vurur,perdeler uçuşur rüzgar olmasada Yorgun düşer yalnızlığın kahrettiği körelmiş beden;yıldızların öksüz bıraktığı gizemli gecelerde Sızlayan göz kapaklarında yok olur, parlaklığını kaybedip bir bir... Yamalı sevinçlerinde irileşmiş gözbebeklerinden dudaklarına sızar tembel tebessümler Verimsizdir ufuk çizgisinde sınırlarını tanımlayamadığın sevgi tarlalarında tohum... Boynunu bükmüştür meyva bahçelerindeki ağaçlar... Efkarlı türkülerde, içli bestelerde hep ıslaktır gözler... Yüz arza yapışır, hayaller arş’a asılmayı beklerken... Güneşin batışıdır iliklerine kadar karanlığı çökerten... Tan yeri çerçevelere sıkışıp tablolarda kalmıştır her an. Yaban aydınlanır, sana kandiller bile küs. Duvarlara asarsın, gölgeni hergün defalarca... Konuşursun aynaya bakıp kendinle, dün umut dolu dediğin yarının puslu bugün olduğunu... Bir meltem bile kasırgadır, posası kalmış hayatta... Tokaçların uğultusu, raylarda kopup giden vagonların armonisi kulak kıvrımlarında gezinir... Titrek arzuların kırıntıları yüzünde yansıdıkça, maytaplar saçılır rengarenk cılız heveslere... Kurumuş yaprakların tütsüsü yayılır, cemrelerin ısıtamadığı çıplak tenine... Kirpiklerinden kayan yorgun akşamların nemli ışık tanecikleri gamzelerinde dizilir Gülmeye hasret dudaklarının kavisli gölgelerinde dans ederler Yüreğinde azılı tutkular, tırnaklarını geçirdiğin çamura bulanmış avuçlarındaki sıcaklıkta boğulur. Buğulu gözlerine esir düşmüş damlaların hüznü, yanaklarında gelgit yapar Dalgalara teğet geçen martılarda ararsın yitik çareyi... Tepende tufan, ayrılıkçı bulutlar kavgada, şimşekler çakar asık çehrelere... Dinmek bilmeyen yağmurlarda gömülü hayali, toprakta bitirir yolculuğunu... Gönül hasta, akıl yasta, soran olmaz, kapını çalan nafile... 2002 |
çok güzel ve akıcı bir anlatımla işlenmiş dizelerdi..
kaleminiz daim olsun,
ve hoş geldiniz aramıza..
saygımla,,